cografikavan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
cografikavan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Şubat 2016 Pazartesi

Yüksek Rakımda Eberspracher D2 Kullanımı

Uludağ küçük zirve manzarasına 1860 metreden bakış.
Tıpkı Sana Yağ ya da Selpak gibi artık ürün tipiymiş gibi algılanmaya başlanmış bir marka: Webasto Mazotlu Isıtıcı. Allah her markaya nasip etmez, rakip ürünler bile bu markanın adıyla aranıyor müşteri tarafından. Tam hikâyesini bilmemekle beraber, herhalde pazara ilk giren marka olmanın bir mirasıdır diye tahmin ediyorum. Tırlarda ve otobüslerde çok yaygın bir biçimde kullanılan, aracın motoru çalışmıyorken de ısı verebilen 12V mazotlu sobaların genel adı vebasto kalmış.

Veya vebosta, vabosto, vebasta, vobosto...

Zaten bir önceki arabam da Fort "KORNET"ti, geçen yıl hayatıma Iveco "DALİ" girmişti. Onun yanında bir de "vobasta" olsa ne yazar? Bir kere de dilimizin döndüğü bir şey alamadık gitti...

EBERŞİPRAHER D2 MAZOTLU ISITICI

Pek çok sürücü (ben de bunlardan biriyim) aslında Eberspracher kullandığını bilmeden, "benim karavanda vebasto var" diyor. Almanca bilenleriniz cahilliğimi mazur görsün, bunda "eberşıpraher" demenin zorluğunun da etken olması çok muhtemel. Çünkü bu sefer "ebeşbayer" ve "ebeşipayer" kardeşler ve de amca kızı "ebeşhipayer" karşımıza çıkıyor.

Neyse siz benim ne kastettiğimi gayet iyi anladınız saygıdeğer okuyucu. Konumuz karavanlarımızdaki mazotlu sobalar... Benim cografikavan'da (O da ne?)  Ebeşipayer D2 mazotlu ısıtıcı var... Eberspracher yani...
Eberspracher D2 mazot sobası.
Haftasonu bir işi de bahane ettik, doluştuk karavana Uludağ 2. Bölge'ye doğru yola çıktık. Benim aklımda, bir taraftan daha doğru düzgün kar görmemiş kış lastiklerimin performansını görmek, bir taraftan da forumlarda milletin veryansın ettiği, yüksek rakımda mazotlu ısıtıcının çalışmaması sorununu tecrübe etmek vardı. Pek çok başlık altında tartışılan bu durumu yaşayan insanların her biri farklı irtifalarda ortaya çıkan sorunlardan bahsediyorlardı. Mesela 5 yıl önce Gezenbilir'de açılmış bir başlığı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.


TEST BAŞLASIN!

Tüm bu testleri Uludağ'da otelde kalacağımız bir iş seyahatine getirmek konusundaki mini-çakallığımı herhalde takdir edersiniz. Bunu şimdi denemezsek, işin ucunda hanımla, kızkardeşle buralara tatile gelip soğukta rezil-i rüsva olmak da var. Biz bunu yaşamadan ufak testimizi 1860 m. civarlarda yapıverelim dedik.

Eşyaları otele yerleştirdikten sonra, havanın soğumaya başladığı günbatımı saatlerinde küçük canavarımızı çalıştırdık. Termostat ayarı en üst seviyede olacak şekilde gayet normal olarak çalışmaya başlayan sevgili Eberspracher D2, yaklaşık 15 dakika içinde durdu. Bu arada altını çizmek isterim, bu süre içerisinde hiçbir aksaklık olmadan çalışmasına devam ediyor ve ortamı ısıtıyor. Ortam ısındığı için termostatın cihazı durdurduğunu zannetmeyin, tekrar devreye girmiyor. Kapama tuşuna basıp, kısa bir süre cihazdaki tüm hareketin durmasını bekleyip tekrar çalıştırdığınızda devreye giriyor. 10-15 dakikalık döngülerle bu işlemi devam ettirerek çalışmasına devam etmesini sağlayabilecek gibi gözüküyoruz.

Bu noktada benim için test sona ermişti. Zaten kampa gelmemiştik, otelde kalıyorduk. Şimdilik kaygılanacağım bir şey yoktu kafamda beliren şu soruların cevabını sonra aramak üzere rafa kaldırdım:

1) 10-15 dakika boyunca madem güzel güzel çalışıyorsun, neden çalışmaya devam etmiyorsun da duruyorsun be birader? Çalışmayacaksan hiç çalışma?

2) Peki birader, sen duruyorsun, ben seni tekrar çalıştırıyorum. Sonra duruyorsun, ben seni tekrar çalıştırıyorum. Acaba ben iyi bir halt mı ediyorum? Durduğuna göre bir sebebi var herhalde?


RAKIMIN MOTORLARA ETKİSİ

Yüksek rakımın içten yanmalı her motora performans düşüklüğü olarak etki ettiği aslında sıradan bir bilgi. Yıllarca kullandığım 1996 model Kawasaki KLR 650 A model motosikletin, 1300 metre sonrasında verimli çalışabilmesi için farklı bir karbüratör iğne kiti kullanması gerekiyordu. Elektronik enjeksiyonla çalışan yeni model motosikletlerde de entegre bazı sistemler bu sorunu kendileri gideriyorlar. Yüksek yaylalara ve köylere giden minibüsçüler dizel motorlarının yakıt pompalarının ayarlarını değiştirirler, bu deniz seviyesinde daha çok yakıt tüketmelerine sebep olur ama yükseklerde performansı artırır. "Koskoca motorlar rakım yükseldikçe tekliyor da, biz el kadar mazotlu sobanın teklemesine neden şaşırıyoruz?" sorusunu daha yeni soruyorum kendime...

Rafa kaldırmış olduğum soruları pazartesi sabah olur olmaz aşağı indirdim ve Eberspracher ürünlerinin Türkiye Distribütörü Açsa Grup'a telefon ettim. Yüksek rakımda mazotlu soba çalıştırmakla ilgili sorularıma gayet net cevaplar aldım. Buyurun aşağıdaki satırlara geçelim...

DİSTRİBÜTÖR NE DİYOR?

Açsa satış bölümündeki arkadaşlar pazartesi erkenden karşılarına çıkan uyuz bir müşteriyi gayet güzel karşıladılar. Ürünleriyle ilgili kıl tüy detaylara gayet hakim gözükmelerine rağmen, daha iyi bilgi alabilmem için beni şirket mühendislerinden Emrah Akdemir'e aktardılar. Açsa'daki herkese ilgilerinden dolayı teşekkür ederim. Zaten mevzuyla ilgili sorulabilecek çok soru da yok, yukarıda sıraladığım soruları kendisine de sorduğumda şu cevapları aldım:

1)Yüksek rakımda basıncın düşmesi sebebiyle, cihazın hava emişindeki oran değişiyor ancak yakıt emişindeki oran sabit kalıyor. Hal böyle olunca yanmanın kaliteli olmadığını algılayan cihaz emniyet olarak kendini durduruyor.

İlk cevaptaki "emniyet olarak" ibaresini okuduğunuza göre, belirli bir süre sonra duran cihazı cebren ve hile ile tekrar tekrar çalıştırmanın pek hayırlı olmadığını da tahmin etmişsinizdir. Emrah Bey'in cihazı yüksek rakımda ısrarla çalıştırmaya devam etmekle ilgili diğer cevabını kendi ağzından nakledeyim:
2) "Yüksek rakımda olduğu için çalışmayı durdurmuş cihazı çalıştırmaya devam etmek aşırı kurumlanmaya sebebiyet vererek, cihazın kirlilik sebebiyle hiç çalışmamaya başlamasına sebep olabilir."


ÜRETİCİ NE DİYOR?

Aslında cihazın kullanıcı el kitabında gayet net bir biçimde ifade edilen bu duruma bizler inanmak istemiyoruz sanırım. Alaman demiş ki: "Bak gardaş, bu satın almış olduğun cihaz 1500 metre rakıma kadar olan yerlerde hiç durmadan sıcaklık üretmeye devam eder. Lâkin 1500-3000 metre arasında bir yerlerdeysen sadece kısa molalar ya da dağ geçitlerinde kullanabilirsin, sürekli çalıştıraman. Diyorsan ki illâ ben böyle yüksek yerlerde uzun süre kalıcam, 22 1000 33 22 00 parça numaralı hava basıncı sensörü ürünümüzü satın alacaksın, yetkili servisimizde montajını yaptıracaksın, yüksek rakım mevzusunu ondan sonra kafaya takmayacaksın."

YÜKSEK RAKIM KİTİ

Evet efenim, acar muhabiriniz araştırmalarına devam etti ve bahsi geçen yüksek rakım kitinin peşine düştü. Türkiye'de var mı? Parasını takdis ve takdim ettiğiniz sürece tabi ki var...
Hediyesi 227 Avro + KDV.
Açsa satış bölümünün verdiği bilgiye göre,  yüksek rakımda kullanamama sorunuyla ilgili senede en fazla 3-5 tane telefon geliyormuş. Forumlarda bu kadar yazılıp çizilen bir konuyla ilgili bu kadar az soru geliyor olması beni şaşırttı ancak parçanın fiyatı daha da şaşırttı. Demek ki Bolu, Uludağ, Kartalkaya gibi popüler yerlere gitmeyi düşünen karavancıların bütçe yaparken, yüksek rakım kitini de kalemlerine eklemeleri gerekecek. Bunun anlamı da mazotlu soba fiyatının nerdeyse yarı yarıya artması demek.

Gene Açsa'dan Emrah Bey'den alıntı yaparak şunu yazalım: "1500 metrelik rakım bu tip ürünler için standarttır. Bazı yeni tip ürünlerde, bu kit bağlanmış şekilde satışa sunuluyor."

SONUÇ

Valla numara yapamayacağım... Benim için sonuç aslında hayal kırıklığı. Türkiye gibi bir ülkede 1500 metre rakımın çok uç bir değer olmadığını düşünüyorum. Bir tarafta da bunun dünya standardı olduğu bilgisi var. Sanayiden bir babayiğit, "Getirin mazot sobalarınızı ben chiptuning yapıyorum." demediği sürece, ya da sobanıza oksijen takviyesi yapacak bir sistem icat etmediğiniz sürece, sürekli yükseklerde kampa gidecekseniz uzatacak bir şey yok. Gidip denemeye ve yanılmaya da gerek yok. Yüksek rakım kitini almak zorundayız. Senede kaç defa kullanacağımızı hesap edip alıp almamaya karar vereceğiz.

24 Ocak 2016 Pazar

Karavanı kendimiz mi yapalım? Karavancıya mı gidelim?

Bir çekme karavan röntgeni.
Kendi karavanını inşa eden bir şahsın hikayesi.
Jalopnik.com
Karavan denince aklımıza gelen popüler sorulardan biriyle daha karşınızdayız saygıdeğer okuyucu: "Kendi karavanımızı yapamaz mıyız?"
Size bu naçizane satırları karalamadan önce Google'a "kendi karavanını yapanlar" yazdığımda 66.800, bunun Anglosakson dilindeki meali olan "making your own campervan" yazdığımda da 1.470.000 sonuç çıkmaktaydı.

Kısacası, şundan emin olabilirsiniz ki bu soruyu sormayı akıl eden ilk insan evladı siz değilsiniz. Eli biraz işe yatkın, kendine güvenen ya da en azından biraz merakı olan herkesin yapabileceği bir iş olduğunu söyleyebiliriz bir karavan inşa etmenin.
Hele ki bir şeyleri yetiştirip bitirme derdinde değilseniz ve sadece bir şeylerle uğraşıyor olmaktan hoşlanıyorsanız... Bu işin, deneme yanılmadan korkmayan birisinin, yanına saz arkadaşlarını da alarak "bismillah" derse, önünde sonunda bitireceği bir şey olduğunu kanıtlayan yüzlerce videoyu Youtube'da izleyebilirsiniz.

Bizim Cografikavan'ın (O da ne?) hikâyesine gelirsek, ben daha önceden çok iyi işler çıkardığını gördüğüm ve güven veren bir markayla çalışarak karavanı üretmeye karar verdim. Deneme-yanılmayla kaybedecek zamanım yoktu, ilk defa yapacağım bir işte bol bol yanlış iş yapma ihtimali de çok yüksekti. En önemlisi, karavanın en kısa sürede yola çıkması gerekiyordu ve malumunuz, içinde yaşamaya başlayacaktım. Ayrıca bilinen bir marka tarafından üretilmiş karavanın ticari değerinin de daha yüksek olduğu aşikâr. Yani, ben bir karavancıyla çalışmaya karar verdim.



MARANGOZUM, ÖYLEYSE KARAVANCIYIM (!)

Becerikli eller, mutfak dolabını
kendileri yapıyor.
© Seferimucip.com arşivi
Katlanır koltuk dediğin de
böyle bir şey aslında.
© Seferimucip.com arşivi
Karavan satın almak isteyip de üç-beş tane karavan gören herkesin ilk fark edeceği şey, iç mekânı güzel gösteren şeyin öncelikle marangoz işçiliği olduğu. Hele ki karavan hakkında hiçbir şey bilmeyen bir kişi sizi ziyarete geldiğinde sizce neye bakar? Yok camlarınız Dometicmiş, musluklarınız Dominoxmuş da aküleriniz Victronmuş ya da denge ayaklarınız Al-Koymuş umurunda olmaz. Misafir, dolap kopaklarının yuvarlak dönen köşeleri, evindeki kadar büyük mutfak tezgâhı, gerçekmiş gibi görünen ahşap kaplamaya bakıp hayran kalacaktır...

Bu nedenledir ki marangozluk becerisi olan herkes birdenbire karavan inşa edebileceğini düşünür. Haklıdır da ama kendi karavanını inşa etmek başka, karavan yapıyorum diye piyasaya çıkıp müşteri peşinde koşmak başka. "İyi marangozdan kesin iyi karavancı olur" diye bir önermeyle hareket etmeyin sakın! Şeytan ayrıntıda gizlidir.

İşte bu noktada buralara kadar gelmiş de bu satırları okumaya başlamış okuyucu, benim çektiklerimi çekmesin, lüzumsuz tiplere değerli zamanını ayırmasın diye başımdan geçenleri bir bir anlatmayı borç bilirim.

Adamlar hakkaten de bitirmiş dolabı.
Çok güzel değil mi?
© Seferimucip.com arşivi.



KİME YAPTIRALIM ŞU KARAVANI?
Bizim tasarımda Solid Works kullanmak hangi öğe için ne kadar
hacim ayırdığımızı görmemizi çok kolaylaştırdı.

Karavan üreticime karar verirken genel olarak şu şekilde eleme yaptım:
1) Pek çok karavan üreticisi meslektaş rakiplerine olumsuz şeyler söylemek üzerine kurulu bir "pazarlama stratejisi" içinde, bu tavırda olanları peşinen eledim, midemi bulandırdılar.




2) Çok azı sizi dinleyip çözüm üretmek yanlısı, hepsi en iyiyi biliyor, hepsi sizin ihtiyaçlarınızı sizden iyi biliyor. Opsiyon sunamayanları, hazır paket dayatanları eledim.

3) Çekme karavancı motokaravanı kötülüyor, motokaravancı çekme karavan kullanışsız diyor. Bu tipleri de eledim. (Çekme karavanının sağlamlık testini, uçan tekmeyle karşımda yapan güzide insanı hayatım boyunca unutmayacağım.)

4) Karavan üreticileri içinde çok iyi marangozlar var ancak gerek işçilik gerek malzeme bilgisi açısından, hareket eden, titreşen ve burulan bir mekanı döşemek konusunda bilgili olmayanlar var. (Lüzumsuz ağır ve uygunsuz malzeme seçimi yaygın - MDF ve her yere kutu demir profil kullananların mekânından koşarak kaçtım. Karavanınızda kesinlikle MDF olmasın, hemen her şeyi su kontrasından yapabilirsiniz. Sağlam olacağı düşüncesiyle bolca demir kutu profil kullanmak size sağlamlık ama buna karşılık ağırlık getirecektir. Zırhlı banka minibüsü yapmıyoruz. Hafif, esnek ve sağlam malzeme arayışında olun. Aracınızın tescilinde yazan izin verilen toplam ağırlık kısmına dikkat edin.)

5) Ruhsat dönüşümü konusunda destek vermeyen, iş üstlenmeyen üreticileri eledim. (O bana karavanı yapıp verecekmiş, ben Makine Mühendisleri Odası'na, TSE'ye, TÜV'e ve Trafik Şubesi'ne gidecekmişim. İsteyen buyursun ben tutmayayım...)

6) Bana araç dayatanları, zorla kendi istedikleri aracı donatmaya çalışanları eledim.

7) Atölyesine girme şansım olmayan üreticileri eledim.




KARAVAN KİŞİYE ÖZELDİR


Karavan üretimi o kadar özel bir alan ki, hobileriniz, eşyalarınız, seyahatlerinizi planladığınız bölgeler ve daha onlarca detay sizin için en iyi karavanın hangisi olduğu sorusunun cevabını değiştirebilir.


Otomotiv endüstrisine yaptığı tasarım işleriyle bilinen Makine Mühendisi Hakan Balaban, kafamdakileri Solid Works'te çizdiği projeye aktardı ve üreticimize öyle gittik.



MODA KARAVAN



360 derece döndürebildiğiniz
interaktif PDF'ler gerçekten ne kadar
yeriniz olduğunu anlamak için çok kullanışlı. 
Yukarıda saydığım kriterlere göre onlarca telefon konuşması ve bir sürü şehir dışı ziyaret yaptım. Ortaya çıktı ki ruh sağlığımı bozmadan, bu işi yapsam yapsam Moda Karavan'ın İstanbul Kartal'daki atölyesinde yaparım.

Gittim adamlarla tanıştım, konuştum... Her şeyden önce ekip halinde çok güleryüzlü ve olumlu insanlar. Öncelikle sizi dinliyorlar ve çözüm üretiyorlar. Sahibinin kedisine ve köpeğine ayrıca yer yaptıkları karavanlar bile üretmişler. Her müşterinin ihtiyacına özel tasarım yapıyorlar, "Bizde böyle abi" gibi bir tavırları yok. Bu nedenle sizi seri üretim tip projeler almaya zorlayan ve en ufak değişiklik talebine ağır faturalar çıkaran üreticiler gibi davranmıyorlar. Her türlü marin ve karavan aksesuarı satın alabileceğim marka temsilcilikleri var. Her hallerinden işlerinin karavan olduğu belli olan bir marka. Üstelik mekânları da Kartal metro son durağa birkaç yüz metre mesafede, gitmesi çok kolay. Eğer karavan sahibi olmak gibi bir derdiniz varsa, mutlaka gidip bir Hüseyin ve Hüsamettin Topçu'nun çayını içmenizi öneriyorum. En azından fikir alırsınız.

Elbette diğer üreticiler arasında da çok değerli, yardımsever, karavancı dostu kişilerle karşılaştım. İzmir bölgesinde Yaban Karavan ve  İmaj Karavan dikkatimi çeken markalar oldular.


SONUÇ

Moda Karavan'ın ürettiği karavanın yani
bizim Cografikavan'ın içi.
Benim tecrübem gösterdi ki, karavan işinde malzeme kalitesinin standardından bahsedilebilir ama tasarım standardı diye bir şey yok.

Karavan dendiğinde mutlaka bahsi geçen, seri üretim (HYMER, ADRIA vb) karavanlar da kuşkusuz çok güzel ve kaliteli. Ancak bu ürünlerin fiyatlarının yüksekliğini bir tarafa bırakırsak, tamamen bana göre tasarlanmış bir karavana sahip olmayı, yanına gidip de çayını içerek üretim aşamalarını görebildiğim yerli karavancıyla çalışmayı her şekilde tercih ederim.

Bu arada, en azından ufak bir campervan aracı tamamen kendi el işçiliğimle üretmenin de içimde ukde kaldığını söylemeliyim. Keşke yerim, zamanım olsaydı da iyi kötü kendim yapsaydım karavanımı diyorum hep...

Biz gene "benim karavanım bana, senin karavanın sana güzel" diyerek bu yazıyı da bitirelim.
Sürç-i Lisan ettiysek affola.

Sevgili Mustafa Dermanlı'ya ve seferimucip.com'a, campervan dönüşüm fotoğraflarını paylaştıkları için teşekkür ederim.

6 Ocak 2016 Çarşamba

Karavan değil Cografikavan

Cografikavan'da yaptığımız kayıtlara ve pekçok başka
Radyo Cografika'ya buradan ulaşabilirsiniz.
Yarım hoca dinden, yarım doktor candan edermiş derler... Yarı-zamanlı tembel blogger da saygıdeğer okuyucuyu hasta ediyor hasta! 1,5 yıldır içinde yaşıyoruz dediğimiz, salonundan Radyo Cografika kaydı yaptık diye reklam ettiğimiz, hiç şehir elektriği kullanmaz dediğimiz, blogdaki bazı yazı dizilerinde sıklıkla bahsi geçen karavanımıza neden Cografikavan dediğimizi hiç anlatmadık. Vatandaş da okudu ama anlamadı. Haklıydı da. Affınıza sığınır, yazımızı dikkatinize sunarız...

Cografikavan'ı Tatil Karavanından Ayıran Şeyler

Kitaplık bir Cografikavan'ın temelidir. :)

İçinde 2 kişinin sürekli yaşaması, 4 kişilik bir çekim ya da araştırma ekibinin kısa süreli saha faaliyetlerinde ofis ve konaklama ihtiyaçlarını karşılaması için tasarlanmış iç mekan. Büyük elbise dolapları, mutfak kileri, büyük mutfak tezgahı, kitaplıklar, bolca depolama alanı ve modüler oturma grupları.

2 adet 120 W gücünde güneş paneliyle, 2 adet 110 A gücündeki yaşam akülerini şarj eder. İçindeki tüm aydınlatma LED ile yapılmaktadır, bir karınca kadar az elektrik tüketir. İnşa edildiği Ağustos 2014'ten bu yana hiç şehir elektriği kullanmamıştır. Panellerimizden birini garanti kapsamında yeniledik.
 



Gerektiğinde daha fazla aküye de yer
ayırmış olduğumuz elektrik dolabı.
Zaten kışın kapalı tuttuğumuz bir buzdolabı vardır, yazın güneş tepede olduğu sürece 1500 W gücünde bir invertörden 220 V enerjisini üreterek çalışır.

Mobil kuru-kompost uygulaması (Meraklılar buraya tıklasın)  sayesinde tuvalet ihtiyacı için hiç su harcamaz, doğaya kimyasal katkılı mikrobik organik atık çıkarmaz. Bu tuvalet sayesinde her kullanımda sıradan tuvaletlerle karşılaştırıldığında en az 10 lt suyu korumuş olur. Bu sayede sadece 100 lt hacminde bir su deposu ile daha hafif olarak ve yaşama daha çok yer açarak yoluna devam eder. Yağmur suyu toplayıcı sistem üzerine de çalışmalarımız devam etmektedir.
Salonun gündüz ve gece hâli. (Üstte ve sağ üstte.)
 

Bizce tek bir kusuru vardır o da içten yanmalı dizel motorudur. Fosil yakıtla ilerlemektedir. Henüz ona bir çözüm bulamadık ama üzerinde çalışmaktayız.  :) (Eğer düz dizel bir motoru olaydı biz de Gezen Tohumlar gibi atık yağ yakan bir motor dönüşüm işlemi yapmak isterdik.)

Bagajın 2200 mm yükseklikteki hâli.
Bagajın 1850 mm yükseklikteki hâli.


Her boşluk dolap olarak değerlendirildi.
Elektrikli alet bol olunca oraya buraya
12V çakmak çıkışı çekildi.


Kış lastiğine ödediğimiz para helâl olsun, karda kışta kafamız rahat. 




İşte tüm bunlardan dolayı, bizim gocuman bir karavan değil, Cografikavan'dır. Elemterefiş kem gözlere şiş. Maaşeallah Gocumanımıza!

NOT: Bir aracın panelvandan karavana dönüşme aşamasını anlatan yazı dizisinin ilk bölümüne buraya tıklayarak başlayabilirsiniz.

5 Ocak 2016 Salı

Panelvandan Karavana 2 - Araç Seçimi

Bir panelvanın karavana dönüşmesinin ilk aşaması ve genellikle de "Nasıl motokaravan yaparım?" sorusuyla başlayan muhabbetin ilk durağı: Bir panelvan minibüs "satınalıvermek."

Peugeot Boxer © Moda Karavan Arşivi
Kulağa çok basit geliyor di mi? Alıver bir tane olsun bitsin! Ama kazın ayağı öyle değil. Cografikavan'ı inşa ettiğimiz sürecin tamamı 10 km olsa, rahatlıkla 7,5 km'sini panelvan ararken yürüdük diyebilirim. Cografikavan'ın ortaya çıkması için harcanan toplam 9 ayın tam 6 ayı istediğim gibi bir araç aramakla geçti. (Cografikavan da ne?) İstanbul dışında da birkaç ile gidip, sonunda İstanbul'da istediğim gibi bir panelvan buldum. Bu kadar uzun sürmesinin sebebi bu sınıf araçların epey ağır koşullarda (ayrıca kötü bir şekilde kullanılarak) sürekli hizmet vermiş olmaları diyebilirim. 10 satılık ilânından sadece ikisinde çok kötü durumdaki binek otomobile rastlayacakken, taşıma (her türlü şeyi taşımaktan bahsediyorum - demir, tekstil, gıda, taş, toprak, neler neler...) işinde kullanılan bu araçların 10'u içinde 5 tanesinin kötü durumda olduğunu söylesem abartmış olmam.


İkinci El Ticari Araç Satın Almak
Benim araç baktığım dönemlerde, projenin sadece bu kalemi için ayırdığım bütçe en fazla 30.000 TL (1 Avro/ 2,95 TL) Araçlar konusunda ilânlardaki bilgilere güvenmemenizi, net uzman görüşü ya da belgeleri olmadıkça size araç hakkında verilen bilgilere kesinlikle inanmamanızı öneririm. Binek otomobil piyasasında olmadığınızı bir defa daha hatırlatır, dikkatli olun derim. Kimse darılmasın gücenmesin, ticari araç ikinci el piyasasıyla ilgili benim şahit olduğum şeyleri daha kibar anlatamazdım. (Birkaç farklı kaynaktan gelen önerinin buluştuğu Altındaş Otomotiv ile tanıştım ve aracı onlardan aldım.)

Bu başlığı "2. el panelvan alırken dikkat edilecekler rehberi" yazısına dönüştürmek istemediğimden konuya daha uygun olduğunu düşündüğüm başka bir ara başlıkla devam ediyorum:



Fiat Ducato © Moda Karavan Arşivi
Hangi Marka Panelvan?
Çok teknik bir soru ama siz gene de cevabı aramaya başlamadan önce biraz hayâl kurun derim. Karavanınızı daha çok nerelerde, ne tip yollarda sürmek istediğinize az çok karar vermiş olun. Şöyle bir karavanınızın direksiyonunda olduğunuzu hayâl edin... Daracık toprak yayla yollarında yılan gibi kıvrılan virajları mı dönüyorsunuz tangır tungur? Yoksa uluslararası otobandan yüzlerce kilometre sürmüş, pürüzsüz Avrupa yollarında mısınız?

Yılda kaç ay, hangi mevsim yolda olacaksınız? Sadece yaz tatilcisi misiniz? Ayda bir toplaşan sosyal karavancılardan mı olacaksınız? Tatilleriniz daha çok hangi yöne? Güney illerde terleyenlerden misiniz? Kuzeylerde yağmurdan kaçanlardan mı? Gerçekçi olun, hep beraber tatile çıkacağınızı hayal ettiğiniz çocuklar acaba sizinle kaç tatile gelmek isteyecek? (AB istatistikleri karavanların kullanım ömürlerinin %90'ında 2 kişi tarafından kullanıldığını söylüyor.)

Volkswagen Transporter © Moda Karavan Arşivi

"Benimkinden Al!" Hastalığı
Elbette alınacak herhangi bir panelvan, minibüs, kamyonet, van gibi araç bu yukarda yazdığımız ortamların hepsinde farklı tasarım çözümleri geliştirilerek az ya da çok kullanılabilir. Ama siz daha işin başında kendi ihtiyaçlarınızı tanımlamazsanız, dünyanın en iyi aracının kendi Boxer'ı, Movano'su, Transporter'ı, Sprinter'ı, Daily'si ya da falanfilanı olduğundan hayli emin bir karavancı tarafından kandırılabilirsiniz.

Araçları konusunda bilgi sorduğum karavancılardan ya da profesyonel sürücülerden pek azı önce beni dinlediler. Sağolsunlar, hemencecik neden kendi kullandıkları markayı almam gerektiğini anlatmaya başladılar şevkle. Türkiye'de hep böyledir. En iyi tekne, en iyi motosiklet en iyi araba hep kendisininkidir insanın. Her vatandaşta farklı aşamalarda seyreden "Benimkinden Al!" hastalığı mevcuttur. Sanki minibüs fabrikası babasının oğlununmuş gibi, över de över herkes kendi malını. "Ama ben..." falan dersen "işi bilmiyorsundur" olsa olsa. Koskoca adam zaten almış işte, akılsız olacak değil ya bu adam?


Nasıl Bir Araç Aradım?
Fikir verirken, bana pek bunu soran olmadı ya, ben siz sabırlı okuyucuma anlatayım aradığım aracın özelliklerini:
1) Taşlı topraklı yollara burun kıvırmasın, "beni buralara neden soktun" demesin. Biraz yüksek olsun.
2) Rampada, kaygan zeminde ve römork çekerken daha güvenli bir sürüş için arkadan itişli olsun.

3) Karavan içinde uzun zaman geçirmeyi hatta yaşamayı deneyimlemek istediğim için olabilecek en yüksek tavanlı, ferah araç olsun.
4) Şasi yapısı çeşitli montaj uygulamaları için rahat kullanılabilir olsun.
5) Tabi ki fiyatı uygun olsun, Türkiye'de bilinen bir marka olsun, servis yedek parça sorunu olmasın kaygıları baki...

Zaten arkadan itişli bir araç aradığım için herkesin ilk aklına gelen PSA serisi (Peugeot Boxer, Fiat Ducato, Citroen Jumper) araçları saniyesinde elemiş oldum. Binek araca daha yakın olduğu söylenen sürüş standartları, yukarı doğru daralmayan yük bölümü tasarımlarıyla daha geniş iç hacme sahip oldukları iddiası, bu araçları karavan yapımı için ilk akla gelen seçimlerden biri haline getiriyor. Bir de bazı karavan üreticilerinin sadece bu araçlar için kalıplar hazırlaması ve müşteriyi yönlendirmesiyle sanki PSA motorlu panelvan almazsanız, karavan yapmanız mümkün değilmiş gibi bir algı yaratılmış olmasına da biraz kıl olduğumu söylemeliyim. Bazı tipler bu algıya öyle bir kaptırmış ki kendisini sanki Volkswagen, Mercedes, Ford ve Iveco çöp tenekesi üretiyormuş gibi davranıyorlar.


Herkesi Dinle Kendi İstediğini Yap
İşte az önce bahsettiğim gibi, ne istediğini bilmek burada bu tip yersiz yönlendirmelerden sizi koruyacak tek şey olabilir. Herkesi dinleyin, mümkün olduğunca çok kişiyle konuşun ama ihtiyaçlarınızı bilip gene bildiğinizi okuyun derim. Falan araç filancadan daha geniş diyecekler size, 5 dakikanızı ayırın ve Google arama yapın. Acaba gerçekten geniş mi? Ya da genişse bile size faydası olan bir yöne doğru mu geniş? Mümkünse gidin boş araçların içini görün. Avantajlı olduğu söylenen şey size mi fayda sağlamış, daha hızlı ve kolay üretim yapmak isteyen karavancıya mı?

Yakıt tüketim değerleri konusunda fazlaca sorgulama yapmak gerektiğini fark ettim. Aynı fizik yasalarına tabi, benzer kütlelerdeki araçlar, içten yanmalı bir motorla, hava ve yakıt karıştırarak kalori üretiyor ve yol yapıyor. Bazı araç sahipleri öyle değerler veriyor ki araçları af buyurun deponun içine yellensek gidecek...

Senede en fazla 3500 km yol yapacak bir araç satın alacağımı düşünerek, "çok çok çok az" yaktığı söylenen bir araca vereceğim fazla parayı kilometreye böldüm ve bu konuda sağda solda yazan forum verilerini profesyonel araç sürücülerinin verileriyle karşılaştırdım. (Not: Bendeki güncel Iveco Daily 35C13 yakıt tüketimi 0,45 TL-0,55 TL/km'dir. Motorin Pompa Fiyatı: 3,45 TL/lt) 


Şuydu buydu derken benim araç listemde sadece 3 araç kalmış oldu: Mercedes Sprinter 4X4, Ford Transit, Iveco Daily.... 
Kiminiz belki de bu 3 aracı listeme yazarak elmayla armudu kıyasladığımı söyleyecek ve nispeten haklısınız da. Çünkü Sprinter 4X4, karlı ve çamurlu koşullarda ona büyük avantajlar sağlayan bir diferansiyel kilit sistemiyle donatılmış dört çeker bir araçken, diğer ikisi klasik arkadan itişli modeller. Yukarıda satın almak istediğim aracın özelliklerini sıralarken ilk iki sıraya yazdıklarım, arayışlarımı Daily ve Transit'e indirgedi.

Mercedes Sprinter 4X4 © Moda Karavan Arşivi

Mercedes Sprinter 4X4
Karavan dönüşümü tamamlanmış ve off road camiasının bilinen isimleri tarafından servis bakımları yapılmış Sprinter 4X4'ler bulmak mümkün bugünlerde. Ancak ben kendime panelvan bakarken, durum biraz farklıydı. Türk Telekom'dan ihaleyle alınmış ve ikinci el olarak satışa çıkmış olan 4X4 Sprinterlar'ı araştırmak için biraz zaman harcadım. Yanlış kullanıma bağlı şanzıman ve diferansiyel arızalarının sıklıkla görüldüğünü birkaç güvenilir kaynaktan duymamın üzerine, bir de aracın içinin hayâl ettiğim kadar ferah bir yerleşime izin vermeyeceğini fark etmem bu araçtan uzaklaşmama sebep oldu. Bir de oldukça kötü durumda -adeta yağmalanmış- araçlar için istenen fahiş fiyatları görünce, bu araçtan tamamen vazgeçtim. 
Benim araştırma yaptığım dönemde, Sprinterlar kamyonet ruhsatlı kısa şasi ve kamyon ruhsatlı uzun şasi olarak iki tipte bulunabiliyorlardı: Uzun şasi araçların kaportaları, canlı yayın aracı olarak tasarlandıkları için tavanları üstten kesik durumdaydı ve yüzbinlerce km yapmışlardı. Kısa kasa olan tip haklı olarak arazi koşullarında kullanımı daha rahat hale getirebilmek için, nispeten daha derli toplu bir tasarıma sahipti ve bu da iç mekânı zorunlu olarak daraltmıştı. Bu araçlardaki olası kilitli diferansiyel arızalarının tamir süreleri ve maliyetlerinin altına girmekten korktum. (Ama hâlâ aklımın bir köşesinde 4X4 Sprinter'ın bulunduğunu itiraf etmeliyim.)

Ford Transit © http://www.auto-motor-und-sport.de

Ford Transit
Türkiye'nin her yerinde köy minibüsünde standart hale gelen Transit'i Rize'den Ağrı'ya, Antakya'dan Isparta'ya çok farklı koşullarda kullanılırken hepiniz görmüşsünüzdür. Ben de sonuçta bir off-road yarışçısı değilim. Ekim ayında 2618 metredeki Verçenik Yaylası'na yolcu taşıyan köy minibüsü benden daha az yük taşıyor değil ya? Üstelik adam çamur çaylak demeden sürüyor arabasını... "Yılda bir defa diferansiyel kilitlemek için bütün karavanın parasını boş bir panelvana mı vereceğiz?" dedikten sonra Transit ilânlarına bakmaya başladım. İlk fark edeceğiniz şey ikinci elde bu modelin diğerlerine nazaran oldukça yüksek fiyatlara satılıyor olması. "Al bir Ford olursun lord" hikâyesi olsa gerek, Transit fiyatları listemi kısaltmamda bana çok yardımcı oldu. Aynı büyüklükte ve üretim yılında benzer bir Transit, Daily'den çok daha pahalıya satılıyor.


Ford Transit AWD için tasarlanmış bir conceptvan.
© http://www.ford-trucks.com

Iveco Daily 4X4 © www.expeditionportal.com

Ford ve Iveco 4X4 Modeller
Türkiye'de Transit'in güvenlik güçleri tarafından kullanılan AWD (dört çeker) modelleri mevcut, Daily minibüsün de arka diferansiyel kilidi opsiyonu olduğunu öğrendim. (Hatta ikinci el yedek parça satan bir tamirhane buldum ve yolum İtalya'ya düşerse, parasını bastırıp arka aksı tamamen değiştirebildiğimi de öğrendim.)
Aynı şekilde Daily'nin de dört çeker modelleri var. Bu seçeneklerin herhangi biri Türkiye'de ikinci el panelvan arayan bir kişi için gerçekçi değil ne yazık ki... Iveco Daily 4X4'ün Türkçe yazılmış resmi sayfası için buraya tıklayabilirsiniz.


Iveco Daily © Cografika İstanbul Arşivi

Iveco Daily
En sonunda yollarda hep boyundan büyük yükleri taşırken gördüğüm Daily satın alma fikriyle başbaşa kaldım. Yerden yüksekliği, karavan aksesuarları montajını kolaylaştıran sağlam şasi yapısı, en büyük modellerinin ikinci elde çok rahat bulunabilmesi gibi özellikleriyle dikkatimi çekti. (Genelde yük taşımak için kullanıldıklarından, PSA grubu ve Transitler'e göre çok daha fazla sayıda büyük Iveco Daily var ikinci el piyasada) Türkiye'de gayet iyi yapılanmış gibi görünen markası, uygun fiyat aralıkları falan derken, sadece Iveco ilânlarına bakmaya başladım.

Biraz da Daily'nin olumsuz olabilecek özelliklerinden bahsedelim ki hababam kendi aracını övenlerden farkımız olsun: 17-18 M3'lük yüksek tavanlı en büyük modellerde bile arka aksın konumu, kafamdaki karavan tasarımının iç yerleşimini engelliyordu. Arka tekerlere denk gelen davlumbaz, tam da banyo ve mutfağın denk geleceği yerin lüzumsuz yere yükselmesine sebep oluyor.

Tavan yüksekliğinin düşük olduğu bir model seçerseniz yatak odası ya da banyo tasarımınızı bunu göz önüne alarak yapmanız gerekecektir. (Bizim aracın tavan yüksekliği 2200 mm olduğu için çok da kafaya takmadık, üstelik bir de bahaneyle yatağa çıkan basamakların altına iki adet yüklük ve banyo altına da çekmece koyduk.)


Arka aksta çift teker mi tek teker mi?
Daily almamam için şiddetle Ducato lobisi yapanların ilk iddiası arka aksta çift teker olmasının olumsuz bir şey olmasıydı. Oysa ki ben daha önce böyle bir araç kullanmamış olmama rağmen, teorik olarak bu özelliğin benim kullanım alanlarıma olumlu katkısı olacağını düşünüyordum. Aracın "kamyonvari" ağır tepkiler vermesine sebep olacağı ve konforu azaltacağı için eleştirilen bu aks yapısı; römork çekecek, yaklaşık 700-800 kg'lık sabit bir yükü her an taşıyacak bir karavan düşünüldüğünde benim bakış açımdan bir avantajdı ve bir stabil sürüş özelliği anlamına geliyordu. Olumlu ya da olumsuz kriterlerim arasında olmamasına rağmen, hiç de lastik değiştirmek istemeyeceğim daracık köy yollarında 5 gün boyunca arkada 3 lastikle gezince avantajını fark ettim. Bana sorarsanız, arkada 4 teker 2 tekere 5 çeker! :)


Sonuç
Kısacası, "senin panelvanın sana güzel, benim panelvanım bana güzel" diyerek, marka savaşlarının tamamen dışında olduğumu belirtip bu başlığa da noktayı koyuyorum saygıdeğer okuyucu.


Bu konuyla ilgili diğer yazılar: Panelvandan Karavana 1 - Hangi tip karavan? 




Panelvandan Karavana 1 - Hangi tip karavan?


Rüya gibi bir vintage karavan Rosie, İngiltere'de düğünler için kiraya veriliyor.
© www.caravanphotobooth.co.uk
Düşünüyorum da bir karavanın içinde olmayı hayal ettiğim çocukluk günlerimden beri, karavanımın dışının nasıl olacağını hiç aklıma getirmemişim. Kırk yaşına merdiven dayayıp da karavanlı hayata geçmek için emekliliği beklemenin ne kadar saçma olduğunu fark ettiğim an, işte bu temel soru önümde beliriverdi: "Hangi tip karavan?"

Pek çok sürücünün gözünde büyüttüğü römork çekme işinde biraz tecrübe birikimim vardı ve ilk günler çekme karavan sahibi olmanın bana daha çok uyacağını düşünüyordum.

"Hayal kur!" demek herhalde bu demek oluyor? © www.coolercamping.co.uk
Şimdi motokaravan sahibi bir kişi olarak, bu yazı dizisinin başka yerlerinde de saygıdeğer okuyucuya vereceğim naçizane öğüdü burada da yazmaktan çekinmiyorum: "Bolca hayal kurun ve ne istediğinizi az çok biliyor olun. Yoksa sizi yerler." Ancak bunun sonrasında satıcılar ya da üreticilerle görüşmeye başlayın.

Türkiye'de üretim yapan bilindik markaların tamamına yakınıyla yüzyüze, telefonla ya da yazışarak iletişime geçtim. Ne yazık ki ilk defa karavan sahibi olacak bir kişiye tarafsız bilgi verecek kuruluş sayısının bir elin parmak sayısından az olduğunu söyleyebilirim. 
Üretim bandı çekme karavana yönelik olan marka, motokaravanları kötüleyerek "pazarlama" yapıyor. Diğer tarafta da tam tersi söz konusu. 

Siz tecrübesiz bir müşteri olarak ya cevval satıcının kurbanı olacaksınız ya da bütün söylenenleri alt alta yazıp bir ton kafa patlatacaksınız. Bu aşamada ticari kimlikten bağımsız yorum yapabilecek tecrübeli karavancılarla sohbet etmenin çok faydasını göreceğinizi düşünüyorum. (Yeri gelmişken, Ulusal Kamp ve Karavan Federasyon Başkanı Sayın Erdal Ötügen'e bana ayırdığı zaman için teşekkür ederim. Ayrıca kendisi Rock FM 94.5'te yayınladığımız Radyo Cografika'nın da konuğu olup karavancılıkla ilgili pek çok soruyu yanıtladığımız bir program yapmamızı sağladı. Programı dinlemek için buraya tıklayınız. )

Satın almadan önce bir kere kiralamak iyi bir fikir olabilir. © www.gowinnebago.com.au

Çekme Karavanlar
Öncelikle, eğer römork çekmek konusunda tecrübesiz olduğunuzu düşündüğünüz için bu tip bir karavan sahibi olmaktan çekiniyorsanız, kesinlikle kafaya takacağınız şey bu olmasın derim. Biraz teorik bilgi ve sonrasında uygulamayla altından kalkılabilecek bir iş römork çekmek.

Çekme karavanların ilk akla gelen avantajları 750 kg. ağırlığa kadar olanlarının vergiden ve sigortadan muaf olmaları, park ettikten sonra otomobilinizle daha rahat seyahat edebiliyor olmanız ve işletme maliyetlerinin yanı sıra satın alma maliyetlerinin de düşük olması. Bu genel söyleme şu sorularla yaklaşmanızı öneriyorum: "Kaç metrelik çekme karavan 750 kg. ediyor? Bana kaç metrelik bir çekme karavan yeter? Üreticinin fiyata dahil olarak verdiği standart özelliklere ek olarak ben ne istiyorum? Bunları da ekleyince karavanım kaç kilo oluyor?" (Çekme karavan üreticilerinden bazıları fiyatları düşük, karavanı da hafif gösterebilmek için neredeyse bir kabuktan oluşan ürünlerle karşınıza çıkıyor ve karavanlı yaşamın günümüzdeki vazgeçilmezleri olan güneşten şarj sistemleri, depolar, hidroforlar gibi şeyleri opsiyon olarak sunuyorlar. )


Tipik bir alkovenli karavan. © Trip Advisor
Motokaravanlar
Ders gibi olacak ama en özet haliyle bu başlık da kendi arasında ikiye ayrılacak: Alkovenli ve Alkovensiz motokaravanlar.  Karavana dönüştürmek üzere aldığımız herhangi bir sıradan bir minibüs, kamyonet ya da panelvanın tasarımını ve ruhsatını değiştirdiğimiz son hali tanımlayan kavramlar bunlar.

İçi boş bir panelvanı alıp, yaşam mahallini oluşturacak mobilyalar, su-elektrik tesisatını döşediğinizde alkovensiz bir motokaravana sahip oluyorsunuz. Yani eğer özel bir kaporta değişimi yapmadıysanız, aynı model bir panelvanın ölçülerinin el verdiği iç hacme sahip olduğunuz, sac kaportayla çevrili bir karavanınız oluyor.  

Aslında "sürücü mahalli üzerinde asma kat" olarak tanımlayabileceğimiz sabit bir uyku bölümünü ifade eden "Alkoven" de diğer tipe adını veriyor. Bunları uzaktan gördüğünüzde, havaleli ve bombeli, kaplumbağayı andıran yapılarıyla diğerlerinden kolaylıkla ayırt edebilirsiniz. Ayrı bir yatak odasının mekana verdiği ferahlığın yanına bir de yanlardan 30 ila 50 cm, geriye doğru da tasarıma bağlı olarak metre bazında çok daha uzun olan bu tipteki motokaravanlar adeta 2 oda 1 salon ev gibi ferah oluyorlar.  

Bu bölümü sonlandırırken bir de  "Campervan" diye anılan, içinde gecelenebilecek, portatif tuvaleti ve minik bir mutfağı olan ufak minibüslerden yapılan şirin motokaravan türüne de bir selam yollamamak olmaz tabi ki...

Çekme Karavana Karşı Motokaravan
Şöyle bir kafa kafaya tokuşturup, birbirlerine karşı üstünlüklerini ve zayıflıklarını görelim:

Motokaravanlar, adı üzerinde motorlu taşıttır ve güzide vergilerimizden olan "Motorlu Taşıtlar Vergisi"ne tabidirler. Bir de "Zorunlu Trafik Sigortası" vardır. Bu sayılanlardan ilki 6 ayda bir, ikincisi de senede bir ellerinizden öper. Yazının hazırlandığı dönem itibariyle bunlara toplam 3.000 TL gibi bir bütçe ayırınız. Emin olunuz ki fazlası olur eksiği olmaz. Çeşitli karavan dernekleri özellikle panelvanların motokaravana dönüşmesi sonrasında adaletsizce ve anlamsızca yükselen sigorta maliyetlerinin düşürülmesi için çaba sarf etmektedir. Allah (CC) yardımcıları olsun, yolları açık olsun, gazaları mübarek olsun! (Bu başka bir yazının konusudur, kendimi tutuyorum diğer maddeye geçiyorum.)


Geriye dönen koltuklar dar mekânlarda
iyi bir çözüm olabiliyor. © Moda Karavan Arşivi

Haftasonu tatillerinde ufak bir çekme karavan çok keyifli olabilir, güvenli bir yere park edebiliyorsanız etraftaki gezilerinizi sadece otomobilinizle giderek yapabilirsiniz. Böyle bir karavanı oldukça ucuz fiyatlara satın almanız mümkün olacaktır. Çeki demiriniz yoksa 1300-2000 TL'lik bir ek maliyeti hanenize yazıyorum. Buna karşılık bir motokaravanınız varsa kaplumbağa gibi olduğunuzu söyleyebiliriz. Siz nereye, ev oraya! 


Bu havada karavandan çıkmak isteyenler? © Moda Karavan Arşivi

Motokaravanların öne çıkan en önemli özellikleri, şöför mahallinden aşağı inmek zorunda olmadan karavanın her yerine ulaşabiliyor olmak diye düşünüyorum. Sadece yazın tatil yapmak amaçlı karavan almayı düşünenler için gereksiz bir talep gibi görünen bu özellik, karavanda sürekli yaşamak, farklı coğrafyalarda, her mevsim karavanda olmak gibi amaçları olan bir kullanıcı için güvenlik ve konfor önceliği haline gelebiliyor. 


Geriye doğru dönen sürücü ve yolcu koltuklarının da iç mekâna katılmasıyla biraz daha genişletilebilen motokaravanlarda, nispeten küçük araçları da tercih etme şansınız oluyor.


Neden Alkovensiz Motokaravan Tercih Ettim?
1) Çekme karavanı İstanbul'da herhangi bir yere park edip uzun süre bırakamayacağımı, bir de üzerine otopark masrafının çıkacağını düşündüm. Bu otopark masrafının da zaten ödenecek vergiye çok da uzak olmayan bir tutarı olacaktı.

2) Çekme karavanların, Türkiye koşullarında zaten zor olan ve benim asıl amacım olan "karavanda yaşam" fikrine çok iyi hizmet etmediklerini düşünüyorum. Çok dikkat çekiyorlar, oysa ki şu anda beni gezici baz istasyonu zannediyorlar. Hiç de gocunmuyorum. 


3) Kavak kontraplak, sandviç strafor ve köpükten mamül bir kapının ve duvarın ardında uyumaktansa, taş yünüyle izole edilmiş sac duvar ve kapı arkasında uyumak daha iyi bir fikir gibi geldi.


4) O dönemde kullandığım otomobil çok da zayıf bir motor gücüne sahip olmasa dahi, toprak ve taşlıklı dar yayla yollarına bir çekme karavanla gitmek istemedim. Bu koşullara uygun olacak standartlarda bir çekme karavan imali ya da satın alımı üzerine bir de çok daha güçlü bir çekici araç satın almak gerekebileceğini düşündüm. Böyle bir araçla yakıt tüketimim de daha fazla olacaktı.

5) 750 kg ağırlığında olduğu için vergisiz olacağı söylenerek bana satmaya çalıştıkları çekme karavanın üzerine, yaşam aküleri, güneş panelleri, su deposu, ısıtıcı ve benim eşyalarım gelirse 750 kg olmasının mümkün olmadığını hesaplayacak kadar matematik biliyordum. (Size yemin billah eden satıcıya sorun bakalım karavanını hiç kantara çıkarmış mı?)

6) Tüm malzemelerimi yükleyebileceğim ve şehir elektriğinden bağımsız yaşam için gerekli olan teknik donanıma sahip çekme karavanın (ki bu en az 5-6 metrelik bir şey olmalıydı) maliyeti, bu karavanı çekecek aracın maliyeti öngördüğüm toplam karavan projesinin 2 katından daha fazlaydı. Bunu gerçekleştirsem bile, doğa ve arazi koşullarında hareket kabiliyetim çok kısıtlanacaktı. 


7) Bir çekme karavanı ve bir motosiklet römorkunu ya da tekne römorkunu aynı anda çekemezsiniz. Motokaravan yapmak için satın alacağınız herhangi bir araç size çok ağır yükleri taşıma ve çekme olanağı da veriyor. 

8) Karda-kışta, yağmurda-çamurda, dağın başında karavanımı park ettiğimde, evimin salonuna geçer gibi arkaya geçip çayımı demlemek istediğime karar verdim.
9) Alkovenli karavanlar geniş ve rahat ama aynı zamanda alçak, tombul ve havaleli. Daha derli toplu bir gövde, yerden yüksek kesitin daha çok işime geleceğini düşündüm.

Bu konuyla ilgili diğer yazılar: Panelvandan Karavana 2 - Araç Seçimi

NOT: Unutmayın, karavan tipiniz ne olursa olsun, seyir esnasında yaşam mahallinde yolcu bulunması yasadışıdır, bunun ötesinde yolcunuz için tehlikelidir.

23 Kasım 2015 Pazartesi

Ney ney? Kuru kompost tuvalet mi?


Biricik karavanıma, daha doğrusu Cografikavan'ıma (O da ne?) taşınalı yaklaşık 1.5 yıl oldu. İlk günden beri kuru kompost tuvalet kullanıyorum ve de ilk günden beri böyle bir şeyden daha önce haberdar olmadığıma yanar haldeyim. Günlük hayatta ne kadar kullanılabilir bir ürün olduğunu saygıdeğer okuyucumun gözüne biraz daha sokmak maksadıyla diyebilirim ki, eğer bu tuvaletten daha önceden haberdar olmuş olsaydım, geçenlerde tamamlamış olduğumuz ev tadilatında kesinlikle kanalizasyonu iptal ettirip bunu kullanırdım!

"Peki ne oluyor yani kuru kompost tuvalet kullanıyorsun da?" diyenlere sadece bir cümle yazmanın yeterli olacağını düşünüyorum. Aslında bu cümleden sonra gelen satırları okumasanız da olur. Ama sizden ricam, her okuyan gidip bir kişiye sadece bu cümlede yazdıklarımı anlatsın. Cümlenizse şu: Kompost tuvaletim sayesinde, tuvalet için 1.5 yıldır hiç su harcamadım, hiç kimyasal almadım, hiçbir endüstriyel temizlik maddesi kullanmadım ve tuvalet sisteminden dışarı hiç katı atık çıkarmadım.

Neyyyy? Nassıllll? Evet canım aynen öyle. Bak bir daha yazayım: "Kompost tuvaletim sayesinde, tuvalet için 1.5 yıldır hiç su harcamadım, hiç kimyasal almadım, hiçbir endüstriyel temizlik maddesi kullanmadım ve tuvalet sisteminden dışarı hiç katı atık çıkarmadım." 

Yani kaba bir hesapla, 5 yaşımdan beri desem... 32 yıldır günde en az bir defa hunharca sifon çekip ortalama 15 litreden 175.200 litre suyu b.k.mla beraber sizinkilerin yanına yollamışım. Siz bu hakkı kendinizde görüyor ve beni anormal olarak niteliyor olabilirsiniz ama benim anormal olarak nitelediğim şeyse hiç harcanmamış olabilecek bu suyu harcamış olmak!


Ahoy Sally Fleming!

Kaç yıl oldu saymadım, mevsimler geldi geçti... Biz gene Fırtına Vadisi'nde çekimdeyken, Sally Fleming adında gezegensever, hayırlı bir insan ile tanışmış idik. Sally Hanım, Jimi Hendrix'in sahnelerde gitarını cayır cayır cayırdattığı dönemleri bizzat yaşamış ve hatta zat-ı muhteremi de canlı dinlemiş bir çiçek kız. Boston civarlarındaki bir göl kenarında kendi inşa ettiği ahşap kulübesinde dünyayla dost bir yaşam sürüyor. Cennet gibi doğanın içinde sürdüğü yaşamını anlatırken, kuru kompost (dry composting) tuvaletin nimetlerinden bahsetmiş, ben de her şehirli cahil gibi "Yok yahu olmaz öyle şey!" demiş idim...   Bugün "Allah senden razı olsun Sally Fleming" diyorum!


İhtiyaçlar Gerçekten İhtiyacımız mı?
Aynı bildiğiniz klozet gibi valla bir farkı yok!

Doğadan o kadar uzaklaşmışız ki aklımız almıyor, beynimiz yetmiyor, kafamız basmıyor... Anlayamıyoruz. Birisi bize kimyasal bir madde satmazsa kendi b.k.muzdan bile kurtulamayacağımıza can-ı gönülden inanmışız.

Bu aslında bir mucize ya da müthiş bir icat değil, sadece doğa. Ne saçma di mi? Doğa yahu... Bildiniz mi? Doğal yani. Hani o bahsinden bile korktuğumuz, tertemiz suları foşşş diye üzerine döküp kurtulduğumuzu sandığımız b.k.muz kadar doğal. En az b.k.muz kadar bedava!

Aslında her şey benim kendi kendine yetecek bir karavan tasarlamaya başlamamla ortaya çıktı. Öncelikle kendimi düşünüyordum, başka derdim yoktu. Daha az enerji ihtiyacı, daha az para, daha az tesisat, daha az ağırlık, daha çok hacim demekti...

İhtiyaç dediğimiz şeyler üzerine düşünmeye başladım. Zaten artık herkesin yaptığı bir şey olan elektrik ihtiyacını azaltacak led ampüller takıldı, aküleri bulutlu havada bile hızla dolduracak büyük güneş panelleri geldi, uzun ömürlü kuru aküler de geldi ve şebeke elektriği ihtiyacı ortadan kalktı. Peki su ihtiyacı? Karavancılarla konuştuğumda 300 küsür litrelik su depolarından bahsediliyordu.

Sorun B.k Değil Biziz!
Sadece teknelerde ya da karavanlarda değil, bugünkü modern şehirlerde kullandığımız kanalizasyon sisteminin tamamı önce sorun üretmek ve sonra sorunu çözmek için milyonlarca dolar ve daha da kötüsü gezegen kaynağı harcamak üzerine kurulu. Sifon çekip mevzuyu çözdüğümüzü sanıyoruz, oysa ki sorunu başlatmaktan başka bir şey değil bu yaptığımız.


Türkiye'de konuştuğum karavan üreticilerinin hiçbiri bu sistemden haberdar değil. Bir tanesiyle vuku bulan sohbetengiz konuşmayı hâlâ hatırlarım. "Marslılar da bizim balkona geldi." falan demişim gibi bana bakıp öyle bir şeyin mümkün olmadığını, olsa onun haberi olacağını söyledi. Ulan bu ne kendine güven? Sanki adam karavan tanrısı... Sen b.k tanrısı bile olmazsın çünkü olsan, kompost tuvaleti bilirdin!

Şöyle bir araştırdım. Adventure Riders Forum gibi saygı duyulan, dünyaca ünlü sanal mekanlarda gezindim. Bizim "Hayırlı olsun abi" aşağı, "Geçmiş olsun kanka" yukarı forumlar gibi değil ortamlar. Adamlar boş konuşmuyor, yol yapıyor. Gördüm ki Moğolistan, Pakistan, Çin, Kuzey Afrika falan gibi terelelli diyarlara giden ne kadar karavancı varsa zaten bu tuvaleti kullanır imiş... Cahilliğim bir tokat gibi suratımda şakladı!


Nasıl Çalışır?

Kuru kompost tuvaletler Kuzey Avrupa'da, ABD'de kanalizasyon sistemi kurulmayan ya da kurulamayan bölgelerdeki konutlarda, tüm dünyadaki ekolojik çiftliklerde zaten kullanılan şeyler. Önce katı atık sıvı atıktan ayrı yerde toplanıyor, hazneleri birbirlerinden tamamen ayrı. Azot döngüsü (meraklılar burdan buyurun) yaratılan kapalı bir ortam oluşturuluyor, katı atık zaman geçtikçe dehidre oluyor (kabaca kuruyor) ve gittikçe hacmini kaybediyor, toprağa dönüşüyor. İlk kullanım öncesi tamamen katkısız torfun, katı atık haznesinin zeminine yayılması öneriliyor. Öyle bir kimyasal hayranı olmuşuz ki aslında çiçek severlerin kullandığı bir toprak katkısı olan torfun katkısızını bulana kadar dolaşmadığım yer kalmadı. Tahminim, katkılı torf içine dikilen çiçeklerin daha çabuk açmasını sağladığı için çok talep görüyor ve o nedenle her yerde bulunabiliyor. Belki şaşıracaksınız, ben katkısız torfu Bauhaus'un bahçe reyonunda buldum, son iki paket kalmıştı onları aldım. O kadar zaman geçti, daha ilk pakedin yarısını kullandım. Bulamadığım dönemdeyse Fenerbahçe Dalyan'daki ağaçların dökülüp kurumuş yapraklarını zemine doldurdum, sanatsal performans çalışmalarımı gerçekleştirdim...
Cografikavan'ın banyosunun pek çok karavanınkinden
büyük olduğunu söyleyebiliriz.

Nasıl Temizlik Yapılıyor?

Kesinlikle klozetlerinizi temizlerken kullanmaya alıştığınız endüstriyel temizlik malzemelerini kullanmak yok! Bunlar öncelikle kompost tuvaletin yüzeyindeki pürüssüzlük sağlayan yüzeylerin aşınmasına sebep olabiliyor daha da kötüsü, azot döngüsü çabasındaki faideli organizmaların ölmelerine ve nahoş kokular oluşmasına sebep oluyorlar. Klozetin yüzey temizliğinde 1:1 oranında su ile karıştırılmış elma sirkesi kullanıyorum. Sonuç fevkaladenin fevkinde!

"Taharet musluğu var mı? Kendi yüzeylerimizi nasıl temizliyoruz?" diyenler mutlaka olacaktır. Onlara "N'aparsanız yapın ben sizin anneniz miyim?" diyerek diğer başlığa geçiyorum zira biraz daha açık seçik ve açık saçık şeyler yazarsam RTÜK'ün blogu kapatacağından endişe ediyorum. Şu ana kadar kaç defa da b.k yazdım zaten.

Koku Var mı?


Hayır yok. Düzgün kullanırsan yok. Asla ve asla katı atık sıvı atıkla karışmayacak. Herkes işini oturarak yapacak. Bu kuralı beğenmeyen kendine başka tuvalet arayacak. İllâ da "Ne kokuyor?" dersen, kendini çok zorlarsan toprak kokusu alabilirsin derim.

Kendiniz üretemez misiniz?

Kesinlikle yapabilirsiniz. Hazır bir ürün almadan, kendi tasarladığınız bir tuvalet üretebilirsiniz. Özellikle bağ evi, yayla evi gibi tasarlanan ürünün son halinin estetik olarak çok da göze batmayacağı yerlerde, bir plastik kap, bazı metal parçalar ve tahtalar ile çözüm üretilebilir. Blogumuzun en meşhur cümlesini buraya da yapıştırmanın yeridir diye düşünüyorum: "Bu bir başka yazının konusudur!" Ben Cografikavan'ın banyosu ve tuvaleti şık görünsün diye hazır ve performansı kanıtlamış bir ürün almayı tercih ettim. Şimdi bunun misafiri var, eşi dostu akrabası var, konu komşu gelecek... Zaten yadırgıyor vatandaş olayı bir de tasarımı beceremeyip rezil olmayalım dedim. Ama gördüm ki emek ve beceriyle, yapılır...

Nasıl satın alınır?

ABD satışı 950 dolar civarlarında, ben Ebay'de 10 kaplan gücünde olduğum için bir şekilde getirdim. Arayan bulur, getirir. Avrupa'da üretilen tipleri de var, özellikle evlerde kullanılmak üzere tasarlanmış bu modeller çok daha büyük ve pahalı. Elektrikle çalışıyorlar ve gerçekten çok pahalılar. Türkiye'ye geliş fiyatını hayal bile edemiyorum. Şunlara göz atmak isteyebilirsiniz: Air Head ve Nature's Head

Denizdeki Uygulamalar

Gene ABD'de yer kısıtı çeken 25 ft'e kadar olan teknelerde kullanıldığını okudum, daha büyük teknelerde okyanus geçerken pis su tankı yerine mazot tankı koymak isteyenler oluyormuş.  Denizci arkadaşlar "Deniz suyu nasılsa bol" diye düşünebilirler ama öncelikle kompost sistem tüm pis su tesisatını atıp kayığınızdaki en pis dertlerden birinden kurtulmanızı sağlayacak ve yer açacak. Kaldı ki size faydasının yanında kuru kompost sistemin özü, çevresel sorun yaratmama anlayışına dayanıyor. Deniz suyu bol ama biz arıtılması gereken pis bir atık oluşturduktan sonra, su bol olsa ne yazar?

Göcek/Sıralıbük Koyu - Marin Tuvaletin Güzellikleri (!)
Buyrun yan tarafa bakın, geçen sene Alman bayraklı komşularımızın "bol bol deniz suyuyla" ünlü Göcek/Sıralıbük'te bize bıraktıkları kahvaltı manzarası. Deniz suyu bol ama insanlık yok... Bu durumun müsebbibi kayık, olayı fark ettiğimizde çoktan demir almış ve fıymıştı...


Karavanda Marin Tuvalet

Karavanda marin tuvalet kullanımının sadece çevre ve sizin sağlığınız açısından zararlı olmasından değil, karavancılık mantığı açısından da uygunsuz bir davranış olduğunu düşünüyorum. Daha çok değerli tatlı su kaybı, bir de pis su tankı taşıma işi, onu bertaraf etme derdi... Hadi kompost tuvaleti beğenmediniz, kasetli tuvaletler ya da portapottiler varken, uğraşılacak dert mi karavanda marin tuvalet?  Üstelik Avrupa Birliği'ne de o karavanla seyahat edemeyeceğinizi hatırlatırım.


Eee Yani?

"Gezegen benden değerli mi kardeşim?" diyor olabilirsin saygıdeğer okuyucu. Olabilir... Her ruh kendi zamanında olgunlaşır. Ümit ediyorum ki senin çocuğun ya da çocuğunun çocuğu böyle demiyecek. Çünkü ben inanıyorum ki evrim Allah'ın (CC) emri! Ve daha iyiye evrileceğiz inşallah...

Lâkin şu da biline ki, her kim karavanına kuru kompost tuvalet koyar, su ihtiyacı yarı yarıya düşer, ağırlığı hafifler, bagaj yeri çoğalır, koku derdinden kurtulur, kimyasal satın almayı bırakır, boşaltacak yer aramayı bırakır. Böyle biline vesselam!