Bir panelvanın karavana dönüşmesinin ilk aşaması ve genellikle de "Nasıl motokaravan yaparım?" sorusuyla başlayan muhabbetin ilk durağı: Bir panelvan minibüs "satınalıvermek."
|
Peugeot Boxer © Moda Karavan Arşivi |
Kulağa çok basit geliyor di mi? Alıver bir tane olsun bitsin! Ama kazın ayağı öyle değil. Cografikavan'ı inşa ettiğimiz sürecin tamamı 10 km olsa, rahatlıkla 7,5 km'sini panelvan ararken yürüdük diyebilirim. Cografikavan'ın ortaya çıkması için harcanan toplam 9 ayın tam 6 ayı istediğim gibi bir araç aramakla geçti.
(Cografikavan da ne?) İstanbul dışında da birkaç ile gidip, sonunda İstanbul'da istediğim gibi bir panelvan buldum. Bu kadar uzun sürmesinin sebebi bu sınıf araçların epey ağır koşullarda (ayrıca kötü bir şekilde kullanılarak) sürekli hizmet vermiş olmaları diyebilirim. 10 satılık ilânından sadece ikisinde çok kötü durumdaki binek otomobile rastlayacakken, taşıma (her türlü şeyi taşımaktan bahsediyorum - demir, tekstil, gıda, taş, toprak, neler neler...) işinde kullanılan bu araçların 10'u içinde 5 tanesinin kötü durumda olduğunu söylesem abartmış olmam.
İkinci El Ticari Araç Satın Almak
Benim araç baktığım dönemlerde, projenin sadece bu kalemi için ayırdığım bütçe en fazla 30.000 TL (1 Avro/ 2,95 TL) Araçlar konusunda ilânlardaki bilgilere güvenmemenizi, net uzman görüşü ya da belgeleri olmadıkça size araç hakkında verilen bilgilere kesinlikle inanmamanızı öneririm. Binek otomobil piyasasında olmadığınızı bir defa daha hatırlatır, dikkatli olun derim. Kimse darılmasın gücenmesin, ticari araç ikinci el piyasasıyla ilgili benim şahit olduğum şeyleri daha kibar anlatamazdım. (Birkaç farklı kaynaktan gelen önerinin buluştuğu Altındaş Otomotiv ile tanıştım ve aracı onlardan aldım.)
Bu başlığı "2. el panelvan alırken dikkat edilecekler rehberi" yazısına dönüştürmek istemediğimden konuya daha uygun olduğunu düşündüğüm başka bir ara başlıkla devam ediyorum:
|
Fiat Ducato © Moda Karavan Arşivi |
Hangi Marka Panelvan?
Çok teknik bir soru ama siz gene de cevabı aramaya başlamadan önce biraz hayâl kurun derim. Karavanınızı daha çok nerelerde, ne tip yollarda sürmek istediğinize az çok karar vermiş olun. Şöyle bir karavanınızın direksiyonunda olduğunuzu hayâl edin... Daracık toprak yayla yollarında yılan gibi kıvrılan virajları mı dönüyorsunuz tangır tungur? Yoksa uluslararası otobandan yüzlerce kilometre sürmüş, pürüzsüz Avrupa yollarında mısınız?
Yılda kaç ay, hangi mevsim yolda olacaksınız? Sadece yaz tatilcisi misiniz? Ayda bir toplaşan sosyal karavancılardan mı olacaksınız? Tatilleriniz daha çok hangi yöne? Güney illerde terleyenlerden misiniz? Kuzeylerde yağmurdan kaçanlardan mı? Gerçekçi olun, hep beraber tatile çıkacağınızı hayal ettiğiniz çocuklar acaba sizinle kaç tatile gelmek isteyecek? (AB istatistikleri karavanların kullanım ömürlerinin %90'ında 2 kişi tarafından kullanıldığını söylüyor.)
|
Volkswagen Transporter © Moda Karavan Arşivi |
"Benimkinden Al!" Hastalığı
Elbette alınacak herhangi bir panelvan, minibüs, kamyonet, van gibi araç bu yukarda yazdığımız ortamların hepsinde farklı tasarım çözümleri geliştirilerek az ya da çok kullanılabilir. Ama siz daha işin başında kendi ihtiyaçlarınızı tanımlamazsanız, dünyanın en iyi aracının kendi Boxer'ı, Movano'su, Transporter'ı, Sprinter'ı, Daily'si ya da falanfilanı olduğundan hayli emin bir karavancı tarafından kandırılabilirsiniz.
Araçları konusunda bilgi sorduğum karavancılardan ya da profesyonel sürücülerden pek azı önce beni dinlediler. Sağolsunlar, hemencecik neden kendi kullandıkları markayı almam gerektiğini anlatmaya başladılar şevkle. Türkiye'de hep böyledir. En iyi tekne, en iyi motosiklet en iyi araba hep kendisininkidir insanın. Her vatandaşta farklı aşamalarda seyreden "Benimkinden Al!" hastalığı mevcuttur. Sanki minibüs fabrikası babasının oğlununmuş gibi, över de över herkes kendi malını. "Ama ben..." falan dersen "işi bilmiyorsundur" olsa olsa. Koskoca adam zaten almış işte, akılsız olacak değil ya bu adam?
Nasıl Bir Araç Aradım?
Fikir verirken, bana pek bunu soran olmadı ya, ben siz sabırlı okuyucuma anlatayım aradığım aracın özelliklerini:
1) Taşlı topraklı yollara burun kıvırmasın, "beni buralara neden soktun" demesin. Biraz yüksek olsun.
2) Rampada, kaygan zeminde ve römork çekerken daha güvenli bir sürüş için arkadan itişli olsun.
3) Karavan içinde uzun zaman geçirmeyi hatta yaşamayı deneyimlemek istediğim için olabilecek en yüksek tavanlı, ferah araç olsun.
4) Şasi yapısı çeşitli montaj uygulamaları için rahat kullanılabilir olsun.
5) Tabi ki fiyatı uygun olsun, Türkiye'de bilinen bir marka olsun, servis yedek parça sorunu olmasın kaygıları baki...
Zaten arkadan itişli bir araç aradığım için herkesin ilk aklına gelen PSA serisi (Peugeot Boxer, Fiat Ducato, Citroen Jumper) araçları saniyesinde elemiş oldum. Binek araca daha yakın olduğu söylenen sürüş standartları, yukarı doğru daralmayan yük bölümü tasarımlarıyla daha geniş iç hacme sahip oldukları iddiası, bu araçları karavan yapımı için ilk akla gelen seçimlerden biri haline getiriyor. Bir de bazı karavan üreticilerinin sadece bu araçlar için kalıplar hazırlaması ve müşteriyi yönlendirmesiyle sanki PSA motorlu panelvan almazsanız, karavan yapmanız mümkün değilmiş gibi bir algı yaratılmış olmasına da biraz kıl olduğumu söylemeliyim. Bazı tipler bu algıya öyle bir kaptırmış ki kendisini sanki Volkswagen, Mercedes, Ford ve Iveco çöp tenekesi üretiyormuş gibi davranıyorlar.
Herkesi Dinle Kendi İstediğini Yap
İşte az önce bahsettiğim gibi, ne istediğini bilmek burada bu tip yersiz yönlendirmelerden sizi koruyacak tek şey olabilir. Herkesi dinleyin, mümkün olduğunca çok kişiyle konuşun ama ihtiyaçlarınızı bilip gene bildiğinizi okuyun derim. Falan araç filancadan daha geniş diyecekler size, 5 dakikanızı ayırın ve Google arama yapın. Acaba gerçekten geniş mi? Ya da genişse bile size faydası olan bir yöne doğru mu geniş? Mümkünse gidin boş araçların içini görün. Avantajlı olduğu söylenen şey size mi fayda sağlamış, daha hızlı ve kolay üretim yapmak isteyen karavancıya mı?
Yakıt tüketim değerleri konusunda fazlaca sorgulama yapmak gerektiğini fark ettim. Aynı fizik yasalarına tabi, benzer kütlelerdeki araçlar, içten yanmalı bir motorla, hava ve yakıt karıştırarak kalori üretiyor ve yol yapıyor. Bazı araç sahipleri öyle değerler veriyor ki araçları af buyurun deponun içine yellensek gidecek...
Senede en fazla 3500 km yol yapacak bir araç satın alacağımı düşünerek, "çok çok çok az" yaktığı söylenen bir araca vereceğim fazla parayı kilometreye böldüm ve bu konuda sağda solda yazan forum verilerini profesyonel araç sürücülerinin verileriyle karşılaştırdım. (Not: Bendeki güncel Iveco Daily 35C13 yakıt tüketimi 0,45 TL-0,55 TL/km'dir. Motorin Pompa Fiyatı: 3,45 TL/lt)
Şuydu buydu derken benim araç listemde sadece 3 araç kalmış oldu: Mercedes Sprinter 4X4, Ford Transit, Iveco Daily.... Kiminiz belki de bu 3 aracı listeme yazarak elmayla armudu kıyasladığımı söyleyecek ve nispeten haklısınız da. Çünkü Sprinter 4X4, karlı ve çamurlu koşullarda ona büyük avantajlar sağlayan bir diferansiyel kilit sistemiyle donatılmış dört çeker bir araçken, diğer ikisi klasik arkadan itişli modeller. Yukarıda satın almak istediğim aracın özelliklerini sıralarken ilk iki sıraya yazdıklarım, arayışlarımı Daily ve Transit'e indirgedi.
|
Mercedes Sprinter 4X4 © Moda Karavan Arşivi |
Mercedes Sprinter 4X4
Karavan dönüşümü tamamlanmış ve off road camiasının bilinen isimleri tarafından servis bakımları yapılmış Sprinter 4X4'ler bulmak mümkün bugünlerde. Ancak ben kendime panelvan bakarken, durum biraz farklıydı. Türk Telekom'dan ihaleyle alınmış ve ikinci el olarak satışa çıkmış olan 4X4 Sprinterlar'ı araştırmak için biraz zaman harcadım. Yanlış kullanıma bağlı şanzıman ve diferansiyel arızalarının sıklıkla görüldüğünü birkaç güvenilir kaynaktan duymamın üzerine, bir de aracın içinin hayâl ettiğim kadar ferah bir yerleşime izin vermeyeceğini fark etmem bu araçtan uzaklaşmama sebep oldu. Bir de oldukça kötü durumda -adeta yağmalanmış- araçlar için istenen fahiş fiyatları görünce, bu araçtan tamamen vazgeçtim.
Benim araştırma yaptığım dönemde, Sprinterlar kamyonet ruhsatlı kısa şasi ve kamyon ruhsatlı uzun şasi olarak iki tipte bulunabiliyorlardı: Uzun şasi araçların kaportaları, canlı yayın aracı olarak tasarlandıkları için tavanları üstten kesik durumdaydı ve yüzbinlerce km yapmışlardı. Kısa kasa olan tip haklı olarak arazi koşullarında kullanımı daha rahat hale getirebilmek için, nispeten daha derli toplu bir tasarıma sahipti ve bu da iç mekânı zorunlu olarak daraltmıştı. Bu araçlardaki olası kilitli diferansiyel arızalarının tamir süreleri ve maliyetlerinin altına girmekten korktum. (Ama hâlâ aklımın bir köşesinde 4X4 Sprinter'ın bulunduğunu itiraf etmeliyim.)
Ford Transit
Türkiye'nin her yerinde köy minibüsünde standart hale gelen Transit'i Rize'den Ağrı'ya, Antakya'dan Isparta'ya çok farklı koşullarda kullanılırken hepiniz görmüşsünüzdür. Ben de sonuçta bir off-road yarışçısı değilim. Ekim ayında 2618 metredeki Verçenik Yaylası'na yolcu taşıyan köy minibüsü benden daha az yük taşıyor değil ya? Üstelik adam çamur çaylak demeden sürüyor arabasını... "Yılda bir defa diferansiyel kilitlemek için bütün karavanın parasını boş bir panelvana mı vereceğiz?" dedikten sonra Transit ilânlarına bakmaya başladım. İlk fark edeceğiniz şey ikinci elde bu modelin diğerlerine nazaran oldukça yüksek fiyatlara satılıyor olması. "Al bir Ford olursun lord" hikâyesi olsa gerek, Transit fiyatları listemi kısaltmamda bana çok yardımcı oldu. Aynı büyüklükte ve üretim yılında benzer bir Transit, Daily'den çok daha pahalıya satılıyor.
Ford ve Iveco 4X4 Modeller
Türkiye'de Transit'in güvenlik güçleri tarafından kullanılan AWD (dört çeker) modelleri mevcut, Daily minibüsün de arka diferansiyel kilidi opsiyonu olduğunu öğrendim. (Hatta ikinci el yedek parça satan bir tamirhane buldum ve yolum İtalya'ya düşerse, parasını bastırıp arka aksı tamamen değiştirebildiğimi de öğrendim.)
Aynı şekilde Daily'nin de dört çeker modelleri var. Bu seçeneklerin herhangi biri Türkiye'de ikinci el panelvan arayan bir kişi için gerçekçi değil ne yazık ki... Iveco Daily 4X4'ün Türkçe yazılmış resmi sayfası için buraya tıklayabilirsiniz.
|
Iveco Daily © Cografika İstanbul Arşivi |
Iveco Daily
En sonunda yollarda hep boyundan büyük yükleri taşırken gördüğüm Daily satın alma fikriyle başbaşa kaldım. Yerden yüksekliği, karavan aksesuarları montajını kolaylaştıran sağlam şasi yapısı, en büyük modellerinin ikinci elde çok rahat bulunabilmesi gibi özellikleriyle dikkatimi çekti. (Genelde yük taşımak için kullanıldıklarından, PSA grubu ve Transitler'e göre çok daha fazla sayıda büyük Iveco Daily var ikinci el piyasada) Türkiye'de gayet iyi yapılanmış gibi görünen markası, uygun fiyat aralıkları falan derken, sadece Iveco ilânlarına bakmaya başladım.
Biraz da Daily'nin olumsuz olabilecek özelliklerinden bahsedelim ki hababam kendi aracını övenlerden farkımız olsun: 17-18 M3'lük yüksek tavanlı en büyük modellerde bile arka aksın konumu, kafamdaki karavan tasarımının iç yerleşimini engelliyordu. Arka tekerlere denk gelen davlumbaz, tam da banyo ve mutfağın denk geleceği yerin lüzumsuz yere yükselmesine sebep oluyor.
Tavan yüksekliğinin düşük olduğu bir model seçerseniz yatak odası ya da banyo tasarımınızı bunu göz önüne alarak yapmanız gerekecektir. (Bizim aracın tavan yüksekliği 2200 mm olduğu için çok da kafaya takmadık, üstelik bir de bahaneyle yatağa çıkan basamakların altına iki adet yüklük ve banyo altına da çekmece koyduk.)
Arka aksta çift teker mi tek teker mi?
Daily almamam için şiddetle Ducato lobisi yapanların ilk iddiası arka aksta çift teker olmasının olumsuz bir şey olmasıydı. Oysa ki ben daha önce böyle bir araç kullanmamış olmama rağmen, teorik olarak bu özelliğin benim kullanım alanlarıma olumlu katkısı olacağını düşünüyordum. Aracın "kamyonvari" ağır tepkiler vermesine sebep olacağı ve konforu azaltacağı için eleştirilen bu aks yapısı; römork çekecek, yaklaşık 700-800 kg'lık sabit bir yükü her an taşıyacak bir karavan düşünüldüğünde benim bakış açımdan bir avantajdı ve bir stabil sürüş özelliği anlamına geliyordu. Olumlu ya da olumsuz kriterlerim arasında olmamasına rağmen, hiç de lastik değiştirmek istemeyeceğim daracık köy yollarında 5 gün boyunca arkada 3 lastikle gezince avantajını fark ettim. Bana sorarsanız, arkada 4 teker 2 tekere 5 çeker! :)
Sonuç
Kısacası, "senin panelvanın sana güzel, benim panelvanım bana güzel" diyerek, marka savaşlarının tamamen dışında olduğumu belirtip bu başlığa da noktayı koyuyorum saygıdeğer okuyucu.