Hasırlar ortadaki ek yeri için kesilmiş durumda. |
ZIMPARANIN HİKMETİ
Bunun dışında tüm epoksi uygulamalarına genelleyebileceğiniz bir ek bilgi daha verebiliriz. Zeminin tutunma yüzeyini artırmak ve olası yağ tabakalarından arındırmak için zımparalanması olmazsa olmazlardan. Elyaf hasır uygulamalarında, yatıracağınız her bir elyaf katın, bir sonrakinden daha geniş olması sağlamlık artırma amacı açısından göz önüne almanız gereken bir diğer şey. Zımpara sonrası yüzeyi asetonla silmek de (harbi asetondan bahsediyoruz, ciciş asetondan değil, teninize değdirmeyin ve koklamayın) takdir edilen bir uygulamadır ki hem yağı hem de ilk tutunmayı sağlayacak yüzeydeki nemi alıp götürsün.
BİRKAÇ İPUCU
Epoksinin naylona yapışmaması özelliğini, karışımı durdurmak veya istenmeyen yerlere bulaşmasını önlemek için kullanabilirsiniz. Mesela parçaları hiç oynatmadan 1 saat bekleteceksiniz diyelim ama bu sürede bir miktar epoksi, ek yerlerinden yere sızacak. Ek yerlerinin altına birkaç kat naylon torba ya da streç folyo sarabilirsiniz. (Epoksinin ısısı yükselecek çok ince naylon koymayın.)
Parçaları yapıştırdık ve epoksi dokunma sertliğine ulaştı. "Ne kadar bu süre?" derseniz... Hava sıcaklığına ve üreticinin önerilerine, ürünün niteliğine göre değişecektir diyelim. Genelde 15 derece üzerindeki sıcaklıklar ve havadaki nemin %50-65 aralığında olduğu değerler için tanımlamalar yapıyor üreticiler. Rüzgar da ortamı serinletmesi ve toz taşıması açısından göz önüne almanız gereken etkenlerden.
Hemen şunları yazmak da boynumun borcudur ki çıplak teninize epoksi değdirmeniz, toprağa damlatmanız, epoksi tozunu ve kürleşme sırasında çıkan epoksi buharını solumanız çok hayırlı davranışlar değillerdir.
Biz açık havada çalıştığımız (ve dedelerimiz Orta Asya'da at koşturduğu için) sadece plastik eldiven giyerek çalıştık ama ecnebilerin çektiği filmlere bir baksanız bu malzemeye radyoaktif atık gibi davranıldığını göreceksiniz. Maske, gözlük ve eldiven olmadan iş yapmayanlar var. Benden söylemesi... Kürleşme aşamasındaki epoksi pek sıhhatli bir gıda değildir... Tikat olunuz. Kapalı alanda çalışsam ben de kesinlikle daha farklı davranırdım.
Dikişe geçmeden envantere peynir tenekeleri eklendi. |
Açıkhava epoksi karma atölyemiz. |
DEL ve DİK
Şimdi sırada bu mevzuya neden "stitch and glue" yani "dik-yapıştır" denildiğini bütün açıklığıyla anlayacağımız kısım geliyor. Bunun için önce delmeye başlamamız gerekiyor. Taban ve iskele sancak plakalarının birbiriyle öpüştüğü kenarlar boyunca belirli aralıklarla delikler deliyoruz. Bu deliklerden cırtbantlar geçecek ve kayığımızın formu ortaya çıkacak. Nispeten düz borda kenarları boyunca 10 cm.'de bir, daha eğimli baş bodoslama hattında 5 cm.'de bir karşılıklı delikler delindi. Burada daha fazla detaya girmiyorum, sizin projenizdeki eğim durumuna göre bu deliklerin karşı karşıya gelmesi için kafanızı çalıştırmanız gerekebilir biz de bazı hokkabazlıklar yaptık. Düz bir plakada açtığınız deliklerin, plaka eğildiğinde yer değiştireceğini hatırlatarak bu bahsi de kapatayım.
Ölçüler nizami maşallah! |
PAH KIRMAK
Şimdi anlatacağımız işi yapmadan "dik ve yapıştır" kayıklar yapanlar var. Üşeniyorsanız yapmayın. Yaparsanız daha düzgün oturan köşeleriniz olur ve epoksi tutunma yüzeyini artırmış olursunuz. "Pah kırmak", kenarları birbirine değecek parçaları öpüştürmeyi kolaylaştıracak açılarda yontmak demek. Bunun için ben 40 numara zımpara takılmış el taşı kullandım ve işi saniyeler içinde çözdüm. Eskiler bu işi rendeyle çözerlermiş. Bende yoktu, olsaydı kesinlikle kullanırdım, daha kontrollü yontmaya olanak tanıyacağı için.Üstteki parça düz, alttaki pah kırılmış. |
İlla elektrik gerekmez, sert bir düz zımpara da pah işini görür. |
Her iki parça da neredeyse simetrik bir şekilde kırılmış durumda. |
KAYIK GİBİ BİŞİYLER
Yüz tane falan delik delip her birinden cırt bantları geçirdiğimizde bir de ne görelim? Hakikaten kayığa benzer bir şey ayaklanıverdi ön balkonun orta yerinde. Ne yalan söyliyim, bunu gördüğünde insanın keyfi birden bire yerine geliveriyor... Sanırım babamın da bu işin gerçekleşeceğine dair fikirlerinin oluşmaya başladığı an da bu an oldu...Saygıdeğer okuyucu, bu tefrikamızı da bugünlük sona erdiriyor, saygıyla huzurunuzdan ayrılıyorum.
Malumunuz az daha aşağı insek Akdeniz sayılır, yavaş şehir Seferihisar civarlarında icra ettiğimiz bu aile etkinliğinde, bir yere yetişme-iş yetiştirme derdinde değiliz. Kayık bizim keyif bizim...
Arkası yarın efenim... Kenarların tutkallanması ve omurga parçalarının yerleştirilmesiyle karşınızda olacağız nasipse.
"Kendi Kayığımızı Kendimiz Örelim" ilk tefrika için tam da buraya tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder