Bay Türem, "Abi o kadar yazıp-çiziyoruz, halâ gitmediniz?" diyeli herhalde en az 5 hafta, Tirmanis.org adlı güzide eserin ilgili sayfalarını karıştırdığımdan bu yana da en az 4 hafta geçmiştir.
Gerçek kayaya dokunmayı bir türlü beceremiyor olmamızın üzüntüsünü, malumunuz hafta içi her gün gittiğimiz Boulder İstanbul'da çıkarıyoruz. Antrenman muhabbetlerimizin baş tacı Geyve'nin kendisiniyse bir türlü görmek nasip olmuyor. Uzun rotalar anlatılıyor, en az 60 m.'lik iplerden ve en az 15 ekspresle gidilmesi gerektiğinden bahsediliyor. İsteyene boltlu isteyene bol bol geleneksel rotalar varmış deniyor... E bizim de ağzımızın suları akıyor ama ne çare? Hava durumuydu, Toprak YC işleriydi derken, bir pazara ya da cumartesiye sıkışan, hafta içi bir günlük kaçamaklarla avunulan Ballıkayalar'dan başka seçenek kalmıyor.
Uzun lafın kısası, kurban bayramında büyüklerimizin ellerini sabah erkenden öpüyoruz ve Geyikbayırı'nın git-gel 1800 km. yolundan son dakikada vazgeçen bir ekiple, Geyve'ye doğru yola çıkıyoruz. Yol detayları Tirmanis.org linkinde ziyadesiyle bulunmakta. Bostancı Shell'den sonra 185 km. yol yapacağınızı söyleyerek bu bahsi kapatıyorum. Ekibimiz: Bayan Pekdemir, Bay Turna, Bay Girgin ve bendeniz...
İlk gün (27.11.2009) 15:00 civarlarında mekâna ulaştığımız için mümkün olduğunca keşif yapıp, bir gün sonraya hazır olmaktan başka hedefleyebileceğimiz bir etkinlik gözükmüyor. Alışverişimizi Geyve'de bir bakkalda yaptık, Sayın Girgin'in aldığı plastik sarı top ve Sayın Turna'nın Jelibonlar'ı sebebiyle 64 TL hesap ödeyerek Ceceler Köyü'ne doğru yola koyulduk. (Bu çap ve ebatta bir fatura karşılığında kampta hiçbir eksik olmamasını beklersiniz di mi? Tabi tabi...) 20 lt. su satın aldığımızı da ayrıca belirteyim.
Ekibimizde buraya daha önceden gelmiş kimse de yok. Yazıcıdan çıkışını almadığımız ve aklımıza yazdığımız yol tarifinde ufak tefek sapmalar oluyor. Kayaları görüyoruz ama aramızda biraz tarla var. Mükemmel bir ekip miyiz yoksa? Aşıyoruz tabi bu ufak sorunları...
Arabayı park ettiğiniz yerden, kamp yeri en fazla 15 dakika sürmesi gereken bir mesafe. Su kaynağı olduğunu tahmin ettiğimiz yeri de buluyoruz ancak su yok. (Mevsim itibariyle diye düşünün. Bu arada Kandi zaten, kaynaktaki aşırı kireçlenme sebebiyle su taşımayı önermekteydi. Bkz. Geyve Facebook Grubu)
Ben çadır kurmak ve akşam yemeği hazırlığı gibi işlerle uğraşırken, Turna da dayanamayıp patikadan rotaların dibine kadar gitmiş. (Kamptan yaklaşık 3,5 dak.) İyi de etmiş. En azından ilk defa geldiğimiz bu mekanda biraz daha az yabancılık çekeriz sabahleyin. Menümüzde yoğurtlu tuzsuz mantı (neden acaba?:)ve kıpkırmızı bir günbatımı var. Afiyetle yiyoruz. Erken yattık, saat en fazla 9 olabilir.
İkinci gün (28.11.2009) Zannettiğim kadar erken kalkamadım. Gölgesinde olduğumuz büyük çam ağacı bile saat 8 gibi çadırı ısıtmaya başlayan güneşi engelleyemiyor. (Bu arada, belirtmeden geçemeyeceğim, kamp yerinde güzelliğiyle bizim dikkatimizi çekmiş bir çam ağacı var. Yaşar Kemalcilik oynamayalım, betimlemeye hiç uğraşmayacağım. Gittiğinizde bakarsınız. Gözünüzden kaçacak gibi değil.)
Çok sakin bir kahvaltı ortamımız var. Bir gün öncesinin gazetesini okuyanlarlar, "laylon" topla ayaktopu tepenler ve dahi kitap okuyanlar... Ben de bir şey diyemiyorum kimseye açıkçası. Halimden memnunum. Kayalar çok yakın, hava ne sıcak be soğuk, manzara şahane... Bu tablodaki tek eksik, hemen yanımızdan akan bir dere olabilir. Şaka bir yana Geyve, kulüpte derslerde anlatılan "ideal kamp yeri" tanımlamasının vücut bulmuş hali adeta. Bu arada, hiç belirtmedim ama anlaşılıyordur belki. Şu anda Geyve Tırmanış Bahçesi'nde adı geçen bu 4 kişiden başkası yok! Nerde bu insanlar? Herhalde Geyikbayırı'nda falan olacaklar?
Yaza daha yakın aylarla ilgili olarak aldığımız bilgi, havanın saat 11'den sonra çok sıcak olduğu yönündeydi. Bulutsuz bir havada, tırmanışın yapıldığı yüzeylerin hemen hepsinin güneş aldığını söyleyebilirim ama bu mevsimde tırmanmayı engelleyecek bir havadan eser yok artık.
Biraz taşlı tarla kenarından, biraz çalıların içinden giden patika zaten doğrudan duvarın dibine gidiyor. Pırıl pırıl boltlar parlıyor. İlk gün, hemen patikanın önündeki rotaların başlangıcına bırakılmış prussik iplerini bir şekilde "bitmemiş rota" şeklinde yorumlayarak, kaya bloğunun en solundaki, en son boltlu rotalara kadar yürüdük. Bu arada, gözümüze 9 derece ve üzeri gibi gözüken, henüz çalışılmaya devam edilmekte olan (bırakılmış ekspresler vardı) rotalara hürmetle bakarak devam ettik. Kaya blokları kenarı boyunca, Türem ve Yeşildal'ın geleneksel çıkmış olduğunu düşündüğümüz rotaya kadar Turna gitti. Bu arada, oldukça fazla zamanımızı kayayı ve rotaları incelemekle geçirdik.
Rota isimleri konusunda kusura bakmayınız, lakin şu anda "tarzanca" tarifler dışında yapabileceğimiz pek bir şey yok. Yukarıda linkini bulacağınız Facebook grubunu takip etmenizi önereceğim. En son boltlu rota ve yanındaki rotayı ısınmak için gözümüze kestiriyoruz. Bu iki rotadan ilki biraz daha zor olmakla beraber, ikisinin de 5'den çok daha yüksek olmadığı konusunda hemfikiriz. Turna en soldaki son rota için "6 gibi bir şey" diyor, onun sağındakineyse ben 5 dereceden fazla pek vermiyorum. Yarın öbür gün "vay efendim böyle demiştiniz" falan olmasın ama lütfen. :) Bu rotalar yaklaşık 15 m. uzunluğunda, pozitif eğimleri var. Üstten emniyet (top rope) da alıyoruz bir süre.
Daha sonra, aynı bloğun sağına doğru geçiyor ve ortasında doğru belirgin bir biçimde kırmızı-sarı karışımı rengiyle öne çıkan masif yüzeye geçiyoruz. Burda da iki yeni rotamız var. Biri, belirgin bir yarık boyunca yaklaşık 15 m. boyunca giden, oldukça rahat klip pozisyonları bulunan rota (Bkz. bir sonraki blog yazımız). Gene onun yanında istasyonunu görmek nasip olmayan, adeta 6'dan başlayan bir sayı dizisi gibi ilerleyen bir rotamız var. Girişi 6, devamen tatlı tatlı gelen 7 ve sanki çaktırmadan karşımıza çıkıveren bir 8. Acaba nereye kadar gidiyor? Turna bu noktada bir ekspresi yarının mesaisine bırakırken, ben çoktan çantamı toplamaya başlamıştım bile...
Akşamki planımızsa adeta bir bomba! Geyve merkeze gidiş ve sıcak iki üç tas yemek siparişi veriş! Dün akşamki mantı hezimeti ve kamp malzemesi eksiklerini gidermek için de bir fırsat tabi ki bu. Ek olarak 10 lt. su da alıyoruz. Kampta çaydı, çorbaydı derken suları bitirecek gibiyiz çünkü. Bir de müthiş organize ve uyumlu ekibimiz, bahaneyle baharat ve tuz gibi birkaç "küçük detayı" da ikmal ediyor. :) Bu gece herkes mutlu uyuyacak. Kadayıf bile yedik yahu!
Üçüncü gün (29.11.2009) Yazı için çok kısa, yaşamak için ne uzun bir gün! Sabah 7 buçukta kalkış. El emeği göz nuru kahvaltı. Bu arada gökyüzü biraz bulutlu mu ne? "Olsun, en azından terlemeden tırmanırız." Olumlu düşünüyoruz. Taş çatlasın 9'da rotaların dibindeyiz, yani dün bıraktığımız ekspresin tam altında. Biraz yağmur çiseliyor ama aldırmıyoruz, bekliyoruz. İlk bolta ulaştığım anda artık yağmur yağmaya başlıyor. "E peki madem." İniyorum. Pılımızı pırtımızı toplayıp görece korunaklı bir "mini mağaraya" sığınıyoruz. Mağara dediğime bakmayın, bu bir oyuk sadece. Bir süre kuru üzüm, fındık, çikolata ile vakit geçiriyoruz. Ihlamur da bitiyor, kocaman bir deve armudu da... Ama yağmur dinmiyor. Kiminin uyuduğu kiminin de kitap okuduğu bir "tırmanış" günü de burada bitiyor. Yağmur dinse de artık hava karardı ve sis bastırıyor. Hava sıcaklığı da birdenbire düşüyor. İnanmayacaksınız ama ateş yaktık. (KAmp yerinde taşlarla çevrili özel bir ateş yakma alanı var.)
Dördüncü gün (30.11.2009)
Kalkış saatimizi artık öğrendiniz. Gene sisli bir sabahtayız, yağmur olmayacak herhalde ama bu sefer de önümüzü göremiyoruz neredeyse. Neyse, ben rotalara geçeyim. Patikanın kayayla buluştuğu yerdeki ilk boltlu rotaların dibindeyiz. En sağdaki rotaya giriyorum, ne desem bilemiyorum? 5 derece ve nazik bir 6 ile devam eden, ve uzunluğu 30 m. sınırına dayanan güzel bir rota. Pozitif yüzeylerin hakim olduğu söylenebilir. Pekdemir ve Girgin az sonra bu rotaya üstten emniyetle girecekler. Ben inerken, tam solumda Turna yükseliyor, istikrarlı bir biçimde 6 derece dediği bir rotada ilerliyor, bu da benzer uzunlukta bir rota. Sonunda Geyve'ye geliş sebebimiz olan uzun rotalarla karşılaşmaya başladık galiba. Bu arada, abartı zannedebilirsiniz ama tırmanıcı 15 m. yükseldiğinde, emniyetçi hayal meyal gözüküyor sis yüzünden.
Buradan sonra dün tanışıp anlaştığımız şu çatlak boyu rotaya yöneliyoruz burada Girgin ve Pekdemir ayrı ayrı lider çıkış yapıyorlar. Ben dünden kalan "ekspres hesabını" görmek için hemen sağındaki rotaya yöneliyorum. hesabı kapatmak için 5 boltluk bir yolum var ki bu da sırasıyla 6-7 ve sonradan öğreniyorum ki 8 derece anlamına geliyor. Turna sağolsun, heyecanı kaçmasın diye filmin sonunu benden saklıyor:) Ben de en nihayetinde, yandaki rotaya tırmanıp, istasyonundan "yana zıplayış" tekniğiyle kurtarıyorum ekspresi. (+18€) Tüm bunlar olurken, Turna, aynı bloğun en solundaki sarmaşıklı bacamsı yapının hemen yanındaki 35. metresinde bir kilitli bırakılmış olan 6-7 derece seviyesindeki rotaya girerek çok iyi bir seçim yapıyor. Girgin de bu rotayı üstten emniyetle tırmanıyor.
Sonuç
4 brüt, 2,5 net mesai gününde gördüklerimi siz sayın okuyuculara arz ederim: Oyukların bolca olduğu, kırılmalardan ziyade su aşındırması izlerinin şekillendirdiği delikli tutamaklar ve yer yer iğneli bir yapı var. Denediğim çok az sayıdaki rotadaki belirleyici hamleler esneklik, küçük ama güçlü yüzey tutuşları gerektiriyorlar. Ya da tek-iki parmak çekişler. Rotaların zorluk dereceleri, kendi içinde değişkenlik gösteriyor. Artık "zorluk" mu "zevk" mi olarak kabul edersiniz bilmem, uzun rotalar var. (30 m. ve fazlası) Bolt araları kısa, ilk boltlar genelde alçak, klip pozisyonları uygun ve stressiz :)
Ki bunların tümü tekrar takrar Geyve'ye gitme nedenlerim olacaklar... Allah bulandan, gidenden, gelenden, açandan, alandan, yazandan, duyurandan razı olsun :)
Fotoğraflar: Pekdemir ve Aybudak
Gerçek kayaya dokunmayı bir türlü beceremiyor olmamızın üzüntüsünü, malumunuz hafta içi her gün gittiğimiz Boulder İstanbul'da çıkarıyoruz. Antrenman muhabbetlerimizin baş tacı Geyve'nin kendisiniyse bir türlü görmek nasip olmuyor. Uzun rotalar anlatılıyor, en az 60 m.'lik iplerden ve en az 15 ekspresle gidilmesi gerektiğinden bahsediliyor. İsteyene boltlu isteyene bol bol geleneksel rotalar varmış deniyor... E bizim de ağzımızın suları akıyor ama ne çare? Hava durumuydu, Toprak YC işleriydi derken, bir pazara ya da cumartesiye sıkışan, hafta içi bir günlük kaçamaklarla avunulan Ballıkayalar'dan başka seçenek kalmıyor.
Uzun lafın kısası, kurban bayramında büyüklerimizin ellerini sabah erkenden öpüyoruz ve Geyikbayırı'nın git-gel 1800 km. yolundan son dakikada vazgeçen bir ekiple, Geyve'ye doğru yola çıkıyoruz. Yol detayları Tirmanis.org linkinde ziyadesiyle bulunmakta. Bostancı Shell'den sonra 185 km. yol yapacağınızı söyleyerek bu bahsi kapatıyorum. Ekibimiz: Bayan Pekdemir, Bay Turna, Bay Girgin ve bendeniz...
İlk gün (27.11.2009) 15:00 civarlarında mekâna ulaştığımız için mümkün olduğunca keşif yapıp, bir gün sonraya hazır olmaktan başka hedefleyebileceğimiz bir etkinlik gözükmüyor. Alışverişimizi Geyve'de bir bakkalda yaptık, Sayın Girgin'in aldığı plastik sarı top ve Sayın Turna'nın Jelibonlar'ı sebebiyle 64 TL hesap ödeyerek Ceceler Köyü'ne doğru yola koyulduk. (Bu çap ve ebatta bir fatura karşılığında kampta hiçbir eksik olmamasını beklersiniz di mi? Tabi tabi...) 20 lt. su satın aldığımızı da ayrıca belirteyim.
Ekibimizde buraya daha önceden gelmiş kimse de yok. Yazıcıdan çıkışını almadığımız ve aklımıza yazdığımız yol tarifinde ufak tefek sapmalar oluyor. Kayaları görüyoruz ama aramızda biraz tarla var. Mükemmel bir ekip miyiz yoksa? Aşıyoruz tabi bu ufak sorunları...
Arabayı park ettiğiniz yerden, kamp yeri en fazla 15 dakika sürmesi gereken bir mesafe. Su kaynağı olduğunu tahmin ettiğimiz yeri de buluyoruz ancak su yok. (Mevsim itibariyle diye düşünün. Bu arada Kandi zaten, kaynaktaki aşırı kireçlenme sebebiyle su taşımayı önermekteydi. Bkz. Geyve Facebook Grubu)
Ben çadır kurmak ve akşam yemeği hazırlığı gibi işlerle uğraşırken, Turna da dayanamayıp patikadan rotaların dibine kadar gitmiş. (Kamptan yaklaşık 3,5 dak.) İyi de etmiş. En azından ilk defa geldiğimiz bu mekanda biraz daha az yabancılık çekeriz sabahleyin. Menümüzde yoğurtlu tuzsuz mantı (neden acaba?:)ve kıpkırmızı bir günbatımı var. Afiyetle yiyoruz. Erken yattık, saat en fazla 9 olabilir.
İkinci gün (28.11.2009) Zannettiğim kadar erken kalkamadım. Gölgesinde olduğumuz büyük çam ağacı bile saat 8 gibi çadırı ısıtmaya başlayan güneşi engelleyemiyor. (Bu arada, belirtmeden geçemeyeceğim, kamp yerinde güzelliğiyle bizim dikkatimizi çekmiş bir çam ağacı var. Yaşar Kemalcilik oynamayalım, betimlemeye hiç uğraşmayacağım. Gittiğinizde bakarsınız. Gözünüzden kaçacak gibi değil.)
Çok sakin bir kahvaltı ortamımız var. Bir gün öncesinin gazetesini okuyanlarlar, "laylon" topla ayaktopu tepenler ve dahi kitap okuyanlar... Ben de bir şey diyemiyorum kimseye açıkçası. Halimden memnunum. Kayalar çok yakın, hava ne sıcak be soğuk, manzara şahane... Bu tablodaki tek eksik, hemen yanımızdan akan bir dere olabilir. Şaka bir yana Geyve, kulüpte derslerde anlatılan "ideal kamp yeri" tanımlamasının vücut bulmuş hali adeta. Bu arada, hiç belirtmedim ama anlaşılıyordur belki. Şu anda Geyve Tırmanış Bahçesi'nde adı geçen bu 4 kişiden başkası yok! Nerde bu insanlar? Herhalde Geyikbayırı'nda falan olacaklar?
Yaza daha yakın aylarla ilgili olarak aldığımız bilgi, havanın saat 11'den sonra çok sıcak olduğu yönündeydi. Bulutsuz bir havada, tırmanışın yapıldığı yüzeylerin hemen hepsinin güneş aldığını söyleyebilirim ama bu mevsimde tırmanmayı engelleyecek bir havadan eser yok artık.
Biraz taşlı tarla kenarından, biraz çalıların içinden giden patika zaten doğrudan duvarın dibine gidiyor. Pırıl pırıl boltlar parlıyor. İlk gün, hemen patikanın önündeki rotaların başlangıcına bırakılmış prussik iplerini bir şekilde "bitmemiş rota" şeklinde yorumlayarak, kaya bloğunun en solundaki, en son boltlu rotalara kadar yürüdük. Bu arada, gözümüze 9 derece ve üzeri gibi gözüken, henüz çalışılmaya devam edilmekte olan (bırakılmış ekspresler vardı) rotalara hürmetle bakarak devam ettik. Kaya blokları kenarı boyunca, Türem ve Yeşildal'ın geleneksel çıkmış olduğunu düşündüğümüz rotaya kadar Turna gitti. Bu arada, oldukça fazla zamanımızı kayayı ve rotaları incelemekle geçirdik.
Rota isimleri konusunda kusura bakmayınız, lakin şu anda "tarzanca" tarifler dışında yapabileceğimiz pek bir şey yok. Yukarıda linkini bulacağınız Facebook grubunu takip etmenizi önereceğim. En son boltlu rota ve yanındaki rotayı ısınmak için gözümüze kestiriyoruz. Bu iki rotadan ilki biraz daha zor olmakla beraber, ikisinin de 5'den çok daha yüksek olmadığı konusunda hemfikiriz. Turna en soldaki son rota için "6 gibi bir şey" diyor, onun sağındakineyse ben 5 dereceden fazla pek vermiyorum. Yarın öbür gün "vay efendim böyle demiştiniz" falan olmasın ama lütfen. :) Bu rotalar yaklaşık 15 m. uzunluğunda, pozitif eğimleri var. Üstten emniyet (top rope) da alıyoruz bir süre.
Daha sonra, aynı bloğun sağına doğru geçiyor ve ortasında doğru belirgin bir biçimde kırmızı-sarı karışımı rengiyle öne çıkan masif yüzeye geçiyoruz. Burda da iki yeni rotamız var. Biri, belirgin bir yarık boyunca yaklaşık 15 m. boyunca giden, oldukça rahat klip pozisyonları bulunan rota (Bkz. bir sonraki blog yazımız). Gene onun yanında istasyonunu görmek nasip olmayan, adeta 6'dan başlayan bir sayı dizisi gibi ilerleyen bir rotamız var. Girişi 6, devamen tatlı tatlı gelen 7 ve sanki çaktırmadan karşımıza çıkıveren bir 8. Acaba nereye kadar gidiyor? Turna bu noktada bir ekspresi yarının mesaisine bırakırken, ben çoktan çantamı toplamaya başlamıştım bile...
Akşamki planımızsa adeta bir bomba! Geyve merkeze gidiş ve sıcak iki üç tas yemek siparişi veriş! Dün akşamki mantı hezimeti ve kamp malzemesi eksiklerini gidermek için de bir fırsat tabi ki bu. Ek olarak 10 lt. su da alıyoruz. Kampta çaydı, çorbaydı derken suları bitirecek gibiyiz çünkü. Bir de müthiş organize ve uyumlu ekibimiz, bahaneyle baharat ve tuz gibi birkaç "küçük detayı" da ikmal ediyor. :) Bu gece herkes mutlu uyuyacak. Kadayıf bile yedik yahu!
Üçüncü gün (29.11.2009) Yazı için çok kısa, yaşamak için ne uzun bir gün! Sabah 7 buçukta kalkış. El emeği göz nuru kahvaltı. Bu arada gökyüzü biraz bulutlu mu ne? "Olsun, en azından terlemeden tırmanırız." Olumlu düşünüyoruz. Taş çatlasın 9'da rotaların dibindeyiz, yani dün bıraktığımız ekspresin tam altında. Biraz yağmur çiseliyor ama aldırmıyoruz, bekliyoruz. İlk bolta ulaştığım anda artık yağmur yağmaya başlıyor. "E peki madem." İniyorum. Pılımızı pırtımızı toplayıp görece korunaklı bir "mini mağaraya" sığınıyoruz. Mağara dediğime bakmayın, bu bir oyuk sadece. Bir süre kuru üzüm, fındık, çikolata ile vakit geçiriyoruz. Ihlamur da bitiyor, kocaman bir deve armudu da... Ama yağmur dinmiyor. Kiminin uyuduğu kiminin de kitap okuduğu bir "tırmanış" günü de burada bitiyor. Yağmur dinse de artık hava karardı ve sis bastırıyor. Hava sıcaklığı da birdenbire düşüyor. İnanmayacaksınız ama ateş yaktık. (KAmp yerinde taşlarla çevrili özel bir ateş yakma alanı var.)
Dördüncü gün (30.11.2009)
Kalkış saatimizi artık öğrendiniz. Gene sisli bir sabahtayız, yağmur olmayacak herhalde ama bu sefer de önümüzü göremiyoruz neredeyse. Neyse, ben rotalara geçeyim. Patikanın kayayla buluştuğu yerdeki ilk boltlu rotaların dibindeyiz. En sağdaki rotaya giriyorum, ne desem bilemiyorum? 5 derece ve nazik bir 6 ile devam eden, ve uzunluğu 30 m. sınırına dayanan güzel bir rota. Pozitif yüzeylerin hakim olduğu söylenebilir. Pekdemir ve Girgin az sonra bu rotaya üstten emniyetle girecekler. Ben inerken, tam solumda Turna yükseliyor, istikrarlı bir biçimde 6 derece dediği bir rotada ilerliyor, bu da benzer uzunlukta bir rota. Sonunda Geyve'ye geliş sebebimiz olan uzun rotalarla karşılaşmaya başladık galiba. Bu arada, abartı zannedebilirsiniz ama tırmanıcı 15 m. yükseldiğinde, emniyetçi hayal meyal gözüküyor sis yüzünden.
Buradan sonra dün tanışıp anlaştığımız şu çatlak boyu rotaya yöneliyoruz burada Girgin ve Pekdemir ayrı ayrı lider çıkış yapıyorlar. Ben dünden kalan "ekspres hesabını" görmek için hemen sağındaki rotaya yöneliyorum. hesabı kapatmak için 5 boltluk bir yolum var ki bu da sırasıyla 6-7 ve sonradan öğreniyorum ki 8 derece anlamına geliyor. Turna sağolsun, heyecanı kaçmasın diye filmin sonunu benden saklıyor:) Ben de en nihayetinde, yandaki rotaya tırmanıp, istasyonundan "yana zıplayış" tekniğiyle kurtarıyorum ekspresi. (+18€) Tüm bunlar olurken, Turna, aynı bloğun en solundaki sarmaşıklı bacamsı yapının hemen yanındaki 35. metresinde bir kilitli bırakılmış olan 6-7 derece seviyesindeki rotaya girerek çok iyi bir seçim yapıyor. Girgin de bu rotayı üstten emniyetle tırmanıyor.
Sonuç
4 brüt, 2,5 net mesai gününde gördüklerimi siz sayın okuyuculara arz ederim: Oyukların bolca olduğu, kırılmalardan ziyade su aşındırması izlerinin şekillendirdiği delikli tutamaklar ve yer yer iğneli bir yapı var. Denediğim çok az sayıdaki rotadaki belirleyici hamleler esneklik, küçük ama güçlü yüzey tutuşları gerektiriyorlar. Ya da tek-iki parmak çekişler. Rotaların zorluk dereceleri, kendi içinde değişkenlik gösteriyor. Artık "zorluk" mu "zevk" mi olarak kabul edersiniz bilmem, uzun rotalar var. (30 m. ve fazlası) Bolt araları kısa, ilk boltlar genelde alçak, klip pozisyonları uygun ve stressiz :)
Ki bunların tümü tekrar takrar Geyve'ye gitme nedenlerim olacaklar... Allah bulandan, gidenden, gelenden, açandan, alandan, yazandan, duyurandan razı olsun :)
Fotoğraflar: Pekdemir ve Aybudak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder