Düşünüyorum da… Aklıma ilk gelen, hayatımızın en önemli işine başlamış olmanın heyecanı. Bir de tesadüflere bağlanmış şekilde 90 kilometre boyunca minibüsün tepesinde gelmiş çantaların nasıl indirildiği; elden ele, neşeyle. Elli kadar acemi dağcı, dağa en yakın yerleşim olan Demirkazık Köyü'nde biten asfalt yolun kenarında duruyor. Ve ben onlardan biriyim. O güne kadar sadece duymuş olmakla yetindiğimiz şeyler, şimdi tüm gerçekliğiyle karşımızda. Keskin rüzgâr ve kızgın güneş, daha önce hiç bu kadar yükseklere çıkmamış şehir çocuklarını daha da şaşırtacak irtifa arttıkça. Biraz baş dönecek, belki hafif bir bulantı olacak. Ama duyduğumuza göre bir gece uyursak yukarılarda, hepsi geçiverecek...
DAĞ TRENİYLE YOLCULUK
Köyden yola çıkmış olduğunu öğrendiğimiz traktörleri, aramızdaki tabiriyle 'dağ trenlerini' bekliyoruz. Sadece sert kuzey duvarlarında yer yer görülebilen, siyah lekeleriyle aslında kayadan ibaret olduğunu belli eden upuzun ve yüksek bir kütleyle karşı karşıyayız. Kış aylarında nadiren kendini gösterdiğini duymuş olduğumuz en yüksek zirve (Demirkazık, 3756 metre) aynı bize anlatıldığı gibi fırtınalardan dokunmuş bir peçenin ardına gizlenmiş, kuzey bölgesinin tahtında oturuyor. Ancak bizim gideceğimiz güney bölgesinin yıldızları Alaca (3588 metre) ve Kaldı (3736 metre) güneşe bakan güney yamaçlarındaki pürüzsüz kar kütleleriyle pırıl pırıl parlıyorlar.
Aradan geçen yaklaşık on bir yıla, ülkenin başka bölgelerinde ve buralarda yapılan düzinelerce tırmanışa rağmen unutulmamış detaylar bunlar… Yıldız Teknik Üniversitesi Dağcılık Kulübü'nün kış temel eğitim kampı başlamak üzere. Hava soğuk, güneş parlıyor ve köy yüksek. Bizse hayatımızın ilk gerçek dağını görmüşüz, korku ve hayranlık birbirine karışıyor... Karşımızda, Aladağlar Silsilesi.
BİR TIRMANIŞ BAHÇESİNiğde'den Kayseri'ye ve diğer ucu da Adana'ya varan etekleriyle yüzlerce kilometrekarelik bir alana yayılan dünyaca ünlü milli park; bir tırmanış bahçesi, önemli bitki bölgesi (ÖBB) ve kuş gözlem alanı. Dağa ulaşmak için Kayseri Havaalanı da tercih edilebilse de, tırmanışların başladığı merkezin Niğde olduğunu vurgulamak gerekir.
Dağcılar açısından bölgenin temelde dörde ayrıldığı söylenebilir: Kuzey, Güney, Yedigöller ve Torasan. Bunlardan ilk üçü sıkça ziyaret edilen, en popüler zirveleri ve kaya duvarlarını barındıran yerler.
Tırmanış tecrübesi olan ve kendi organizasyonunu yapmak isteyen dağcılardan, yıllık izinlerini yükseklerde endemik türler ve sessizlik içinde geçirmek isteyen tatilcilere kadar uzanan geniş bir yelpazede, herkesin kendi macerasını yaratabileceği oldukça geniş ve ekolojik olarak hassas bir bölge Aladağlar. Sadece tırmanışla değil, bölgeleri birbirine bağlayan uzun yürüyüşleriyle de meşhur, bunlardan en önemlisi Niğde sınırlarından başlayıp Kayseri il sınırlarındaki Kapuzbaşı Şelaleleri'nde sona eren Trans Aladağlar yürüyüşü.
YERÇEKİMİNE KARŞI
Yıllar sonra yine buralara gelmek bir başka oluyor tabi, ömrün boyunca ziyaret ettiğin ve muhabbetine doyamadığın dostunun evine geliyor gibi gidiyorsun zirvelere, vadilere, boyunlara. Vadilerini sis etekleri kapatsa da sen gene de yürüyebiliyorsun nereye gittiğini bilerek, ama görmeden. İlk günlerdeki aç kalma ve üşüme korkusu yerini, daha hafif çantalar taşımak için çadırsız ve uyku tulumsuz tırmanışlar düzenleme fikrine bırakıyor. Artık saatlerce yatay uzanan yürüyüş rotalarından, sizi doğrudan yerçekimine karşı yükselten dikey rota planları yapılmaya başlanıyor. Onlarca kişiden oluşan eğitim toplulukları yerlerini iki-üç vefalı dosttan oluşan tırmanış ekiplerine bırakıyor. Aynı sessizliğin, aynı soğuğun ve aynı doruğun peşinde olmaktan mutlu, konuşmadan anlaşan dostlardan oluşan ekiplere.
DAĞA YAKLAŞIRKEN
Silsilenin yayılmış olduğu geniş coğrafya öncelikle rotanıza hangi vadi sistemlerini izleyerek çıkacağınıza karar vermenizi gerektiriyor.
Aladağlar'da rehber kitaplardan da tariflerini bulabileceğiniz yüzlerce rota olduğu gibi, bir o kadar; uzaklıkları ya da teknik zorlukları sebebiyle çıkılmamış rotalar da bulunuyor. Bölgenin 'tırmanış bahçesi' tanımlamasını hakkıyla taşıyor olmasının sebebi de işte bu... Buralarda, köylülerin traktörleriyle dağcıları tırmanışın başlayacağı noktalara taşımaları oldukça yaygın bir uygulama. Yaz aylarında kavurucu uzun toprak yollardan, kışın ise kuvvetli rüzgâra karşı karda bata çıka yapılacak yürüyüşleri ortadan kaldıran bu hizmet, dağcıların tırmanışları için harcayacakları enerji ve zamandan tasarruf etmelerini sağlıyor. Köylüler içinse günlük faaliyetleri dışında ufak da olsa bir ek kazanç demek.
ÇOK DAHA HAFİF OLMAK
Konfor için gerekli ve sizi sıcak tutacak malzemelerle birlikte, güvenli bir şekilde tırmanmanızı sağlayacak teknik malzemeleri aynı çantada buluşturduğunuzda, en az 25 kilo çeken bir yükten bahsedebiliriz. Yani bir katır kiralamanız ya da rotanızın dibine ulaşım için ayırdığınız süreyi iki katına çıkarmanız önerilebilir. İşte bu nedenle seneler ilerledikçe ve rotaların teknik zorluk dereceleri arttıkça daha küçük, daha hafif ve daha pahalı malzemelere geçilir. Hatta hızı artırmak için bunların bazılarını taşımaktan vazgeçildiği bile olur. İleri seviyedeki teknik tırmanışlarda, kapladıkları yer ve ağırlıkları sebebiyle uyku tulumu ve çadır evde bırakılacaklar listesinde ilk sırada yer almaya başlar.
ZİRVEDEKİ UYKU
Uçaklara el sallamak, boşluk hissinin heyecanı, yüz kilometreler boyunca uzanan yalnızlık, başka hiçbir yerde duyulamayacak derinlikteki sessizlik, huzur arayışı, felsefe, böğürtlen toplamak, piknik veya yıllık izin… Dağda olmak için seçilebilecek sebeplerden sadece birkaçı. Her biri kendi içinde bir macera, her biri kişinin belki de kendi sınırlarını zorlayarak yaşadığı en büyük heyecanlardan. Peki ya uyumak? Ne dersiniz kendi başına bir macera olabilir mi?..
Kulübe kayıt imzasını attığınız andan başlayan bir heyecandır dağcılık. Her defasında yeni bir yüzle karşınıza çıkan. Her defasında ilk defa gördüğünüz ve öğrendiğiniz bir şeyler barındıran. Tehlikeli bir macera değil sadece, binlerce kilometreyi sıfırlayan bir kültürel bağ. Yükseklere çıkanları ve çıkmayanları anlamanızı sağlayan. Bir kare fotoğraf için titreyerek zirvede uyumaktır...
Bu gezi yazısı, THY'nin Skylife dergisi Eylül 2007 tarihli sayısında yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder